Son olayların hukuki kaynaklı olmadığının, siyasi bir çatışmanın, iktidarı değiştirmeye yönelik bir siyasi girişimin unsurları olduğunun ortaya çıkmasıyla bir tek soru herkesin ağzında dolaşmaya başladı.
Bundan sonra ne olabilir?
Siyasi iktidarın değişmesi süreci mi başlar yoksa Erdoğan bu krizden güçlenerek mi çıkar?
Sorunun cevabını yine son olaylarla ilgili halkın algısı verecektir. Yolsuzluk operasyonu ve yargı-hükümet çatışmasını, AKP ile Gülen cemaati çatışmasını halkın çoğunluğu nasıl algılıyorsa bundan sonrası o algıya göre şekillenecektir.
Gezi’den bu yana
Siyasi iktidar, Erdoğan, kendi konumunu halka anlatmak için, Gezi olaylarından bu yana “çatışmacı” bir üslup benimsedi ve aynı üslupla devam ediyor.
2002-2011 döneminde, darbe hazırlıkları herkesin gözü önünde yapılırken, cumhuriyet mitinglerinden 29 Ekim krizlerine kadar çeşitli gerilim senaryoları uygulanırken AKP bu hatta girmedi, çatışmacı üsluptan kaçındı ve halk desteğini sürekli artırdı. Siyasi kriz senaryoları başarılı olmadı, “balkon konuşmalarının” gerilimleri düşürme ve geniş kesimleri “kucaklama” üslubu kazandı.
Gezi olaylarından bu yana Erdoğan, iktidar karşıtı koalisyonun bütün hamlelerine “hodri meydan” çizgisinde duruyor. Bu çizgi “kendine güvenme” ifadesi olarak da alınabilir, tam tersine, öfkeyle gerilimi artırmak olarak da alınabilir.
Seçimler yaklaşırken
Gerilim ortamları, büyük siyasi çatışmalar toplumları yorar, Erdoğan’ın karşısındaki koalisyonun gerilim politikaları da Türk toplumunu yormuştur. İkinci Gezi girişimleri, hesapları da bu yüzden başarılı olmadı.
Çatışma ortamından ne kadar çabuk çıkılırsa, iktidar karşıtı koalisyon da önemli dayanaklarını o ölçüde hızla kaybeder.
Çatışma ortamı şu anda koalisyona belli bir toplumsal destek sağlıyor, birikmiş tepki ve rahatsızlıkları canlı tutuyor.
Seçimlere yaklaşırken, gerilimin düşmesi, seçmen tercihlerindeki öfke ve duygu etkilerini sadece azaltır, siyasi meselelere mantıklı yaklaşma yollarını açar.
Bundan sonra ne olabilir?
Haberin Devamı