CHP’nin “adalet yürüyüşü”ne karar verip başlatırken işin birçok tarafını düşünmeden yola çıktığı anlaşılıyor.
HDP’nin yürüyüşe Kandıra’dan katılma kararı konusunda CHP’den bir cevap gelmemiştir.
Ancak bazı eski Ak Partililer de katıldığına göre, kimi CHP’lilerden Ak Partililere çağrı yapıldığına göre HDP’yi bu yürüyüşün dışında bırakmak söz konusu olmayacaktır.
Adalet yürüyüşününün final öncesi son bölümü, Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP’lilerin yanında HDP’lilerin, muhtemelen başka muhalif grupların katılmasıyla tamamlanacaktır.
Bu son bölüme yaklaşılırken provokasyon peşinde olacak mihrakların ortaya çıkması da muhtemeldir. Bunun hesabını herkes yapar, ama önemli olan bu provokasyon ortamına açılabilecek bir kapı bırakmamaktır.
Burada kamu görevlilerinin hassasiyetinin önemini tekrarlamaya bile gerek yok. Aylardır devlet içindeki FETÖ’cülerin tam temizlenmediğini dinleyip duruyoruz. Buradan türeyecek kararlık senaryoların birkaçını akla getirmek bile insanı fena yapıyor.
Adalet yürüyüşünün finalinin demokratik siyasi mücadele yolunda önemli bir ilerleme sağlaması mümkündür.
16 Nisan anayasa referandumu sonuçları sadece ana muhalefete değil, bütün muhalefete yeni bir alan açmıştır. Muhalefetin bunu değerlendirmek istemesi de meşru bir siyasi hamledir.
HDP’lilerin, genel başkan Selahattin Demirtaş’ın tutuklu bulunduğu Edirne’ye yürümeleri de demokratik bir protesto olarak görülmek zorundadır.
“CHP’lilerden ayrılsınlar biz onlara günlerini gösteririz” kafasında memurlarımız da bir zahmet kafalarını değiştirmeye, hiçbir vatandaşın ikinci sınıf olmadığını öğrenmeye bir yerden başlasınlar.
Bu siyasi hamleleri yüzümüze gözümüze bulaştırma hakkımız hiç yok, çünkü uğraşmak zorunda olduğumuz sıkıntılar azalmıyor, tam tersine artıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Adalet yürüyüşü” çok önemli bir siyasi hamledir, bu önemine uygun bir nokta ile tamamlanması şarttır.