Meclis’e dün baş örtülü dört milletvekili geldi, bazı kaynaşmalar dışında on dört yıl önceki sahne tekrarlanmadı. Anlamsız yasaklarla zamanı heba ettiren çatışmalardan biri daha noktalandı.
Laiklik elden gitmedi, gitmeyecek.
Özal döneminde, komünizmi yasaklayan ünlü 141-142 numaralı ceza kanunu maddeleri kaldırıldığında gösterilen tepkileri hatırladığımızda yine aynı zihniyeti görebiliriz.
Yasaklar üzerine kurulu bir toplumsal düzende yaşamaya devam etmek isteyenleri hayat sürekli bir kenara itiyor.
Gezi’de gençlerin kendilerini ifade etme hareketinin üzerine bir siyasi operasyon çökmüş olmasına rağmen alttaki esas dalgayı bu gözle gördüğümüzde dünkü sahnenin anlamını daha iyi kavrayabiliriz.
Gelinen nokta
Baş örtüsü yasakları neden vardı? Birileri bu özgürlüğü “kötüye kullanarak“” laik düzende delik açabilir, diye vardı.
Özgürlüklerin, ifade özgürlüğünün “kötüye kullanılması” korkusuna dayanılarak getirilen insan hayatıyla ilgili her kısıtlama son bulmak durumundadır.
Türkiye’nin bu aşamaya gelmiş olması, yakın dönemin özgürlükçü dalgalarının her kesimde karşılık görmesi sayesindedir.
Baş örtüsü mü türban mı? Sağdan bağlarsan şöyle olur soldan bağlarsan öyle mi olur? İnsanların hayatlarını nasıl yaşayacaklarıyla ilgili bu tartışmalar bugün gülünç kalmışsa, bireysel özgürlüklerimize sahip çıkmada çok büyük mesafe kaydettik demektir.
Unutulup gidecek...
Meclis’te baş örtüsü, birilerinin başka birilerini yenmesi değildir, özgürlükçü ruhun bütün milletin iradesiyle hayat bulmasıdır.
Bugün 141-142’yi genç kuşaklar bilmiyorlar bile. Bir sonraki kuşak baş örtüsü savaşını zar zor hatırlayacak, sonrakiler belki hiç bilmeyecek.
Hayatımızı daraltan, bize ikinci sınıf bir hayatı dayatan başka yasakları da bilmeyecekler, hatırlamayacaklar.
Yaşadığı toplumun hayatında her zaman özgürlüklerin tam egemen olduğunu düşünen bir kuşağa gelindiğinde de iş bitecek.
O kuşak, yaratılmış korkuları da anlamsız savaşları da bilmeyecek.
Meclis’te dünkü sahneler bunu anlatıyordu, çok açık ve net anlatıyordu.
Bu sahne neyi anlatıyor?
Haberin Devamı