Haberin Devamı
Uludere faciasından sonra sadece medya kötü bir sınav vermedi, Başbakan Erdoğan da 90’ların diliyle yaptığı son konuşmayla “gerileme”nin bütün işaretlerini verdi.
Medyanın bir kesiminin önce “hükümet aleyhine bir durum yaratmamak” adına geride durması kadar diğer bir bölümünün “asker yıpratıldığı için bunlar oluyor” diye bağırarak tavır alması, iki taraf adına da gazetecilik tarihimizdeki en kötü sayfalar olarak yerini almıştır.
Bazı yayın organlarının, “bu çocuklar daha önce Apo tişörtü giymişlerdi” ile başlayan, “cenazelere PKK bayrağı” başlıklarıyla devam eden türden haberlerle “bunlara fazla da üzülmeyin” mesajları verme çabaları da basın tarihimizin “ayıpları” arasında anılacaktır.
Başbakan Erdoğan, son konuşmasında Uludere faciasıyla ilgili bir bilgi vermedi. Bu, son olarak 90’larda tümüyle egemen olan “devlete, dolayısıyla askere soru sorulamaz; devlet, dolayısıyla asker eleştirilemez, devlet ve asker gereğini yapar vatandaşa, değil hesap vermek bilgi vermekle bile mükellef değildir” tavrının çok açık, tereddütsüz bir tekrarıdır.
Erdoğan, bu konuşmasına yönelik eleştirilere değil verilen desteklere bir göz atarsa, belki bu konuşmayla ortaya koyduğu “duruş”u görebilir.
Ancak böyle bir iyimserlik içinde olmak da zor, çünkü aynı konuşma, bütün unsurlarıyla Ankara’da çok tekrar edilmiş, en tepe noktasına da 90’larda ulaşmış bir tavrın bütün unsurlarını taşıyor. Bunu görmek için uzun uzun içerik tahlillerine girişmeye gerek yok, konuşmayı göklere çıkaranlara bakmak bile yeterlidir.
Konuşmasındaki BDP’ye ilişkin sözleriyle Erdoğan’ın bu partinin kapatılması sürecini de başlattığı söylenebilir.
Böylece “terörle mücadele, siyasetle müzakere” ve “demokrasiden taviz vermeden terörle mücadele” dönemlerinin sona erdiği de ilan edilmiş oluyor.
En önemli siyasi iddialarından biri “vesayet rejimini sona erdirmek” olan AKP’nin fiilen “vesayet rejimi”nin bir parçası olmaya aday hale gelmesiyle bu partinin de “devlet partileri” arasına girme yolunda önemli bir adım attığı tespiti yanlış olmayacaktır.
Demokratik süreçte frene basıldıkça 90’ların ruhunun tekrar egemen olacağı tehlikesine dikkat çekenler haklı çıktı...