Haberin Devamı
AKP’nin yeni anayasada yüksek yargı için sunduğu öneriye beklenen itirazlar geldi.
İtirazların bir kısmı önerinin “tümü”ne yönelik. Öneriye tümüyle karşı olanlar yüksek yargının bugünkü yapısının olduğu gibi korunmasını istiyor.
Yüksek yargının tek çatı altında toplanmasının ne gibi sakıncaları olacağı konusunda henüz net ve ikna edici bir kanıt gösteren olmadı.
Sadece “iş yükü”yle ilgili bir itiraz dile getirildi. Tekli ya da çoklu yapıda “iş yükü”nün neden değişeceğinin açıklaması ise yok.
Tabii asıl tartışma ve itiraz konusu, yeni Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin seçimini belirleyen sistem.
AKP’nin önerisinde her iki kurulda Meclis’in ve “başkan”ın seçeceği üyelerin büyük ağırlık taşıması, beklendiği gibi hemen “tek adam yargısı” tepkisini getirdi.
Adı ne olacaksa, yüksek mahkeme ve HSYK için önerilen seçim şekli gerçekten de “başkan”a ve Meclis’e büyük ağırlık tanıyor. Bu tercihin dayandığı varsayım, halkın seçtiği başkanın partisinin de zaten Meclis’te çoğunluk olacağı...
Yürürlükteki sistemde “seçim hâkimiyeti” yüksek yargının ayrı ayrı çalışan yapılarının elinde.
Bugünkü duruma yönelik temel itiraz noktası da yüksek yargı mensuplarının birbirlerini seçmesiyle “jüristokrasi” denilen ve yargının bağımsızlığının ötesinde bir “kuvvet” ifade eden yapının oluşması.
Bu soruna getirilmek istenen çözüm de seçimin ağırlığının “seçilmişlere”, Meclis’e ve “başkan”a aktarılmasıdır.
Sonuçta “birileri” seçecek...
Yüksek yargı organlarının “birbirlerini” seçtiği sisteminin sonuçları görüldü, bu yüzden yeni yollar aranıyor.
Siyasi irade gerçek bir “yargı reformu”, hatta “yargı devrimi” için yola çıkarsa belli bir denge kurulabilir.
Ancak şu andaki tartışmalara ve hâkim olan dile bakınca asıl sorun gayet açık ve net bir şekilde görülüyor.
Siyaset de yargı da önemli hukukçular da “senden mi benden mi” mantığının dışına çıkabilmiş değil.
Çıkamıyorlar çünkü hep böyle yaşamışlar, böyle var olmuşlar; kendi iktidar alanlarını böyle yaratmışlar.
Birileri seçecek; ama kim seçerse seçsin, siyasi ve demokratik olgunluk eksikliği bu boyutta oldukça birbirine benzer sorunlardan şikâyetler de devam edecek.