2020 Olimpiyatları için İstanbul’un seçilmemesine üzüldük. Üzüldük çünkü İstanbul seçilseydi hem büyük bir “moral” kazanacaktık, hem de ekonomik bir canlılık gelecekti.
Üzülmekte haklıyız, ama bu olay dolayısıyla biraz da kendimize farklı açılardan bakabiliriz.
Bir bakış açısı spor, olimpiyat oyunlarının niteliği ve bizim sporla ilgimiz olabilir. İstanbul’un diğer adaylara göre on kat fazla yatırım yapması gerektiğine dikkat edersek spor altyapımızın ne kadar geride kaldığını görebiliriz.
Diğer aday şehirler birkaç milyar dolarlık yatırımla olimpiyatlara ev sahibi olurken, bizim yapmamız gereken yatırım 20 milyar dolar olarak açıklandı.
Altyapımız çok zayıf çünkü sporla ilgimiz ne yazık ki çok zayıf. Futbol ve biraz basketbol dışındaki spor dallarının izleyicisi yok. Futbol izleyicisi bile büyük takımların karşılaşmaları dışında stadyumları doldurmuyor. Geçen hafta Trabzon’da düzenlenen uluslararası tenis turnuvası neredeyse sıfır izleyici ile kayda geçti. Örnekler saymakla bitmez.
Bizi nasıl görüyorlar...
Ekonomiye gelirsek; 20 milyar dolarlık yatırımın geri dönüşünün olmadığını da biliyoruz. Yapılacak harcamanın kaynağı olimpiyat vergileri olacaktı. Bunun üzerine biraz düşünen herkes 20 milyar doların nereden çıkacağını bulabilir.
Olimpiyat vesilesiyle dünyanın bize nasıl baktığını da bir kez daha görme imkânımız oldu. 2020 yılında nasıl bir Türkiye, nasıl bir İstanbul olacak, sorusunun cevabı olarak dünya “daha medeni, daha gelişmiş bir Türkiye ve İstanbul” demekte tereddüt ediyor.
Artık söküklerin gizlendiği, çöplerin saklandığı bir dünyada değiliz ve bu dünya her fırsatta söküklerimizi, eksiklerimizi dile getiriyor. İnsafsız eleştirilere, önyargılı tavırlara ne kadar kızarsak kızalım, hâlâ onaramadığımız söküklerimiz olduğunu, bunların ileride daha büyük sorunlara yol açabileceğini bizim bildiğimiz gibi dünya da biliyor.
2020 Olimpiyat oyunları için İstanbul seçilseydi, yine de iyi olacaktı. Üzüldük, ama biraz farklı açılardan bakabilirsek bundan da “hayır” çıkarabiliriz.
Başka açıdan bakalım
Haberin Devamı