AKP, yüzde 10 barajın değişmesini, “tartışalım” kaydıyla “demokrasi paketi”ne koyarak bu sistemin anti-demokratik niteliğini kabul etmiş oldu.
Yüzde 10’luk seçim barajı, 12 Eylül ruhunun sisteme getirdiği yüklerden biridir. Birinci gerekçesi, “söylenen gerekçesi” koalisyon hükümeti ihtimallerini azaltmak, yok etmektir. Söylenmeyen, ama bilinen diğer gerekçe ise Kürt siyasetinin ve başka “radikal” diye nitelenen siyasetlerin Meclis’te temsil edilmelerinin engellenmesidir.
Sistem, “barajın suyu”nun büyük merkez partilerine akıtılmasına yönelik bir sistemdir. Dolayısıyla büyük partiler kısa vadeli hesaplar yaparak Meclis’te daha çok milletvekili sahibi olmak uğruna, adil olmayan bu sistemi korumuşlardır.
Meclis’e iki parti daha
Son genel seçimde siyasi partilerin oy oranları ve BDP’nin bağımsız adaylarla sağladığı milletvekili sayısı, “seçmen iradesinin parlamentoya tam olarak yansıdığı” kanaatine yol açtı. Doğrudur, son Meclis yüzde yüze yakın bir temsil niteliği taşıyor.
Ama her zaman böyle olacağını söylemek mümkün değildir. Değişik oy oranlarında önemli sayıda oyun boşa gitmesi ihtimali her zaman vardır. Siyaset bilimcilerinin yaptıkları birçok araştırma bunu gösteriyor.
Şu anda Meclis’te temsil edilen üç büyük siyasi parti de yüzde on barajdan avantaj sağlıyor.
Yüzde 5’lik bir seçim barajında BDP daha çok vekil çıkaracaktır. Yüzde üç seçim barajında ise iki siyasi partinin daha Meclis’e girmesi ihtimali vardır.
Baraj yüzde 3 olursa...
Yüzde on barajlı sistem zaten çıkış noktası itibarıyla anti-demokratik ve haksızlığa yol açan bir sistemdir.
Büyük partiler, bugüne kadar bu sistemden faydalandı, kendilerine ait olmayan oyların sahibi oldu.
İyi siyaset yaparak, çalışarak oyunu artırmak yerine seçim sistemi oyunlarından medet ummanın hem adil hem de etik olmadığı açıktır.
Dar bölge sistemi tartışmasına geçmeden seçim barajının yüzde 3’e indirilmesi gerçekten demokratik bir hamle olacağı gibi, siyasetin canlanmasını, daha dolu içerikli siyaset yapma yollarının açılmasını sağlayabilir.
Barajın suyu
Haberin Devamı