Gösterilerin durması çağrısı yapıldığı sıralarda Bingöl’de emniyet müdürü saldırıya uğrarken, Gaziantep’te yine benzerini çok gördüğümüz bir “kitle hareketi” sahneye konuldu.
Emniyet müdürü ile yardımcısı ve diğer emniyet görevlilerin bu saldırının yapılabilmesi için, şehir dışına çıkışlarının ve nereye gideceklerinin takibi ve istihbaratı gerekiyor.
Saldırganlar bu bilgiye sahipler ki, belli bir noktada, otomatik silahlarla beklemişler ve herkesi öldürmek için ateş açmışlar.
Gaziantep olaylarının benzerleri 1980 darbesi öncesi bol bol uygulandı. Kalabalıkların çatışması için uygun ortam yaratmayı bilenlerin hala var oldukları ve işlerini başarıyla gördükleri Gaziantep’te olanlardan anlaşılıyor.
Atatürk heykellerine ve Türk bayraklarına saldırıların ne anlama geldiğini, nasıl bir tepkiye yol açacağını artık çocuklar bile biliyor.
Kalabalıkların üzerine bir kez ateş açıldığı zaman, bunun nasıl yayılacağını, zincirleme tepkilerinin ne olabileceğini de herkes biliyor.
Tuzaklar ve amaçları
1980 öncesinde ve 1992-1998 döneminde ve kısmen 2011’de bunların hepsi defalarca yapıldı, tekrar tekrar yapıldı.
Aynı oyunlar sahneye konulurken, bu tuzakları ve amaçlarını en iyi bilmesi gerekenler de bu tuzaklardan kurtulacak basiret ve kararlılığı her zaman gösteremediler.
Oyunun boyutlarını görmeye çalışmak yerine kolay suçlamalarla tribüne oynamanın sonucu 12 Eylül 1980 darbesi ve 28 Şubat 2007 post-modern darbesi olmuştu.
Türk siyaseti, bir kez daha bu tarihlere bir yenisinin eklenmesine yol açacak basiretsizliğin kıyısında dolaşıyor.
Kıyısında dolaştığı için de Bingöl saldırısı oluyor, Gaziantep çatışması oluyor, birileri göstericilere ateş açıyor.
Türk siyasetinin, kuvveti çok açık olan siyasi iktidar tarafının da, kendi alanlarında kuvvetli taraflarının da kıyıda dolaşmanın muhtemel zararlarını görebilecek olgunluğa artık sahip olduklarını göstermek durumundadır.
Bu olgunluk, yeni bir tarihle anılmamak için, bir kez daha hızlı bir basiret gösterisi ve kararlılığı gerektiriyor.