Algıda yanlışlık olmasın, Avrupa’nın bizimle ilgili kanaatinde herhangi bir anlaşmazlık bulunmuyor.
Avrupalılar Türkiye meselesinde ne yapacakları konusunda anlaşamıyorlar.
Şu anda giderek daha yukarı çıkan görüş, Türkiye’nin “bir süre için” Avrupa’nın dışında tutulmasıdır.
Böyle bir kararı vermek 1980 askeri darbesinden sonra kolaydı. Türkiye’yi Avrupa Konseyi’nden ihraç ettiğiniz zaman Avrupa dışına çıkarmış oluyordunuz. NATO üyeliğinin mantığı ve örgütün yapısı çok farklı olduğu için o zaman da konu olmamıştı.
Bugün “bir süre için” de olsa Türkiye’yi dışlamak kolay bir karar değil. Avrupa Birliği tam üyelik adaylığından çıkarmak veya bunu biraz daha kibarca, “tam üyelik görüşmelerini askıya alarak” yapmak, milyonlarca insanın hayatını etkileyecek bir karardır.
Bu karar alınsa da, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği, her iki tarafın da çıkarına işleyen bir sistem olarak kabul görmektedir.
Buna rağmen Avrupa Birliği merkezlerinde yayılan hava, karara, yani Türkiye ile araya bir mesafe koymaya biraz daha yaklaşıldığı şeklindedir.
Yine de Avrupa olumsuz bir karar için, Ankara’nın idam cezasını çıkarma girişiminde bulunmasını bekleyebilir ve “günah bizden gitti” demek isteyebilir.
Bu, 3 milyona yakın Türk ve Türk vatandaşı Kürt’ün yaşadığı, birçoğunun çifte vatandaşlıktan yararlandığı Almanya için geçerlidir.
Ankara’nın son hamlesi vize muafiyeti anlaşmasıyla ilgili ilerleme sağlanması talebi olmuştur. Ancak buradan bir müzakere ve pazarlık yolunun açılması da kolay değildir.
Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerinin 1980’den bu yana girdiği bu kırılgan ve bıçak sırtı durumdan çıkması için Avrupa’nın talep listesi bayağı uzundur ve kısalmamaktadır. Bu taleplerin bir kısmının Türk vatandaşlarının en az yarısının talebi olması da şu ana kadar bir ilerleme sağlanmasına yetmemiştir.
Eğer Avrupa Birliği, zaman zaman girdiği “yetti artık” havasına döner ve müzakereleri durdurursa, şu andaki seçenek sadece “boşluk”tur.