Her gün onlarca canlı bomba yakalanması, bombalı araç takibi haberleriyle boğuluyoruz. Her şüpheli durum, arkasından ciddi bir şey çıkmasa da “flaş” haber olarak yayılıyor.
Sosyal medya denilen iktanın sorumsuz kullanıcıları da bire bin katarak bu haberleri yayıyor, en abartılı bilgiler bütün ülkeye anında ulaşıyor.
Güvenlik güçlerini yönetenler başarılı icraatlarının duyulmasını isterler, ancak şu anda sokakta unutulmuş her paket, her bavul herkesin izlediği operasyonlarla imha ediliyor.
Ülkeyi yönetenler terörle mücadelenin sonuna kadar yapıldığına ve başarı kazanıldığına halkın inanmasını isterler, ama bu kadar haber sıralandığı zaman “başarı” kısmı da ikinci planda kalmaya mahkumdur.
Bütün bu haberleri art arda okuduğunuz, dinlediğiniz zaman ülkemizde baştan başa yüzlerce canlı bombanın ve bomba yüklü aracın hareket halinde olduğu korkusuna kapılmamak elde değil.
Terör haberleriyle ilgili fazla şeffaflığın birinci sonucu tabii ki teröristlerin amaçlarının birinci hedefi olan korku havasının alabildiğine yayılmasıdır.
Terörün amacına ulaşmaması için her vatandaşın normal hayatını sürdürmesi bekleniyor, ama bu haberler yine “resmi” kaynaklardan yayılıyor.
Bunca haber, abartılmış haber, uydurma haber ortada dolaşırken, insanlara “normal hayatınızı sürdürün” demek de kolay değil.
Vatanımızda korku içinde yaşamaya devam ettiğimiz sürece, halkın “en uç” çözümleri talep etmesi, en azından onaylaması da büyük bir ihtimal olarak ortaya çıkmaktadır.
“Uç çözüm”lerin en başında olağanüstü hal vardır, sonra sıkıyönetim gelir, sonra da “mecburen” demokrasiye ara vermek nihai çözüm olarak görülmeye başlanır.
Terörle ilgili haberlerin iyice abartılmasından böyle bir yol haritası çıkarmak için faydalanmayı düşünenler de kuşkusuz vardır. Ellerindeki örnek 12 Eylül’dür, o günlerde halkın moralinin dibe vurması ve askeri yönetimi desteklemesidir.
Umarız ki şu andaki aşırı şeffaflık böyle bir amacın altyapısı değildir, yöneticilerin duruma hakimiyet eksikliğinin bir sonucudur.