Hrant Dink cinayeti davasında avukatlar uzun süredir, cinayet sırasında çevredeki telefon kayıtlarını mahkemeye getirtmek için uğraşıyorlar. Nihayet getirttiler, ama İletişim Kurumu’nun gönderdiği kayıtların eksik olduğu anlaşıldı.
Bu kayıtlar önemli, çünkü cinayet öncesinde birkaç kişinin daha çevrede ellerinde telefonlarla durduklarının, gidip geldiklerinin, birbirleriyle işaretleştiklerinin görüldüğü görüntüler var. O şahıslar, silah patlayıp katil kaçmayı başarınca dağılıyorlar. Söz konusu görüntülerle birlikte telefon kayıtlarından elde edilecek bilgiler cinayetin “milliyetçi arkadaş grubu” icraatı olmadığını kesin olarak kanıtlayacak.
Cinayetin işlendiği andan itibaren bazı kimseler, cinayetin bu gençlerin aşırı ve kişisel tepkisi olduğunu anlatmaya çalıştı. Onlarla “empati kurmak gerektiğini” söyleyenler bile çıktı...
İletişim Kurumu Başkanı, mahkemece istenen telefon kayıtlarını göndermemekte neden direndiklerini açıklarken ilginç şeyler söyledi. Başkan, bu kayıtların “istihbari” olduğunu o nedenle mahkemelerden talep gelse bile önce itiraz ettiklerini, eğer itiraz reddedilirse mahkemeye kayıt gönderdiklerini açıkladı.
Bu sözlerin tercümesi şudur: İletişim Kurumu’nun bu kayıtları tutmaktaki amacı, adaletin gerçekleşmesine yardımcı olmak değildir, ceşitli nedenlerle insanlar hakkında istihbarata gerek duyanlara yardımcı olmaktır. Başkan, istihbari amaçla kendilerinden kimlerin ve ne yolla kayıt istediğini söylemedi, gazetecinin aklına da bu soru gelmedi.
Mahkeme bu dinleme-kaydetme yetkisine sahip kurumdan istekte bulunuyor, ama kurum önce itiraz ediyor, eğer mahkeme çok ısrarlı olursa kayıt veriyor. Hrant Dink davası olayında olduğu gibi, kayıt vermek zorunda kalırsa da eksik veriyor.
Bu da, mahkemelerin, eğer İletişim Kurumu istekli olmazsa herhangi bir kayda ulaşması için bayağı uğraşması gerektiği anlamına geliyor.
Yani, mahkeme böyle bir kayda ulaşamadığı için adaletin gerçekleşmeyeceği, bir kişinin haksız yere suçlanacağı veya suçlunun kurtulacağı gibi bir kaygı taşınmıyor. Çünkü İletişim Kurumu görevini, istihbari faaliyetlere destek olmak şeklinde belirlemiş, yargıyı, adaleti kendine dert etmiyor.
İletişim Kurumunu düzenleyen kanundaki görev tanımında bir sakatlık olmalı.
Belki bu sakatlığı düzeltmenin de “demokratik sürecin” bir parçası olduğunu düşünenler çıkacaktır.
Böyle oyuncaklara sahip olmak şu anda pek keyiflidir, ama aynı oyuncak bir gün başkasının eline geçerse keyif meyif kalmaz.