Haberin Devamı
Kendisini “muhafazakâr demokrat” olarak niteleyen bir siyasi partinin “muhafazakâr tarafı,” öne çıktıkça geleneksel “ulusalcı” tavır ile örtüşmeye başladı.
AKP’nin iktidar olmasının ardından, demokratik reform olarak adlandırılan birçok icraatı gerçekleştirdiğine kuşku yoktur. Bu sayede kendisini klasik merkez sağ partilerden ayrı bir çizgide tutabilmiştir.
Son referandumda BDP’nin muhafazakâr-devletçi kanatla birlikte hareket etmesiyle başlayan, seçim öncesinde de büyüyen bir AKP-BDP “çekişmesi” ortaya çıktı.
Bunun ardından PKK terörünün tırmanmasıyla birlikte, AKP içindeki “ulusalcı damar” da öne çıkmaya başladı. Terör ne zaman tırmansa, yarattığı tepkilerin sonucu her zaman MHP’ye oy yönelimi olmuştur.
Bu kez, AKP’nin dili de değişti.
“Ulusalcı” siyasetlerin Kürt meselesiyle ilgili geleneksel bir bakışı vardır. O bakışın bir yanı her zaman “Onların bir şey istemeye hakları yok, bir hak vermek gerekirse biz veririz” tavrı olmuştur. Cumhuriyetin başından beri bu tavır geçerlidir ve devamında da Kürtlerin siyaset alanının genişlemesinin her zaman kuşkuyla karşılanması vardır: “Gelsinler, bizim kabul ettiğimiz partilerin içinde siyaset yapsınlar, başka siyasetler geliştirmesinler.”
Çünkü “başka siyaset” demek her zaman müesses nizam için tehlike demektir. Tehlikeleri gidermenin birinci yolu da “asayiş”e ağırlık vermektir. Buna rağmen farklı siyasetler geliştirmek isteyenler ancak “ülkesinin birlik ve bütünlüğünü bozan hainler”dir.
En kabasından biraz “inceltme”ye gitmiş olanına kadar, “ulusalcı” sıfatı çerçevesinde yer alan siyasetlerin bakış açısı hep aynı olmuştur, şu anda da öyledir.
O bakış açısı, AKP sözcülerinin konuşmalarında da giderek yerleşiyor. Bunu görmek için açık “ulusalcı”ların beyanlarıyla AKP sözcülerinin beyanlarını yan yana koymak bile yeterlidir.
“Ulusalcı” çevreler AKP-BDP çatışmasından, AKP sözcülerinin sürekli Kürt siyasetlerini hedef almasından, KCK operasyonlarından doğal olarak rahatsız değil. Mevcut ortamın daha da gelişmesini istiyor, sadece AKP ile aynı hatta görünmemek için bunun nedeninin açılım politikaları veya kabaca “AKP’nin Kürtleri şımartması” olduğunu düşünüyor, söylüyor ve yazıyorlar.
Eğer geleneksel ulusalcı-devletçi ruhun bugünkü sözcüleri AKP’ye çeşitli şekillerde “nihayet doğru yola geldiniz” diyorsa AKP’nin çok iyi düşünmesi gerekir. Ama şu anda AKP bunu düşünmek yerine, yükselmiş “ulusalcı damar”ın peşinden gitmeye daha hevesli görünüyor. Bunun ucundaysa “demokratlığın” iyice aşağıya inmesi vardır ki, o zaman da AKP’nin geleneksel merkez sağ partilerden herhangi bir farkı kalmaz.