Cumhurbaşkanı’nın da gizli dinleme mağduru olması, son günlerin bütün ifşaatlarının en tepesinde bir zıvanadan çıkma hâlini gösteriyor.
Açıklamayı yapan Başbakan, kendisinin de dinlendiğini, Cumhurbaşkanı’nın da dinlendiğini söyledikten sonra eliyle “daha neler neler var” işareti yapmış.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın gizlice dinlendiği bir ortamda, “daha neler neler var”ın fazla bir anlamı kalmıyor.
Bu dinlemeleri yapanların, ülkenin en tepesindeki kişiyi dinlemek için “böcek” denilen aletleri yerleştirebildiklerine göre, demek ki hiçbir korkusu, çekinmesi yok. Yakalanmayacaklarından son derece emin durumdalar ya da yakalanmak umurlarında değil; kaybedecek bir şeyleri kalmadığını düşünüyorlar.
Böyle bir güven içindeler, ellerinde imkânlar var, kendilerini “ölümüne” bir savaşın yürütücüsü olarak görüyorlar.
Bu “ölümüne” savaşın siyasi tahlillerini yapmaya çalışıyoruz, ama Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı dinleyecek kertede bir gözü karalığı tahlil etmek kolay değil.
‘Olur böyle şeyler...’
Bu nefreti, bu savaşı siyasi kavramlarla izah etmek kolay olmasa da, savaşın tarzı, yöntemleri ve gözü kararmışlık hâli “en yüksek sonucu almak” gibi bir hedefe kilitlenilmiş olduğunu gösteriyor.
Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı ve başka kimseleri, haftalarca dinleyeceksiniz; amaç, onları pes etmeye kadar götürecek bir yıpratmanın “malzeme”sini elde etmek.
Bu, bir siyasi mücadele yöntemi değil; çok ötesinde bir “yok etme” hırsının yöntemi.
Buradan bakılınca, son dönemin çatışması içinden bir soru beliriyor. Gülen cemaatinin devlette ve yargıda kadrolaşma çabaları anlaşılabilir. Barış süreciyle ilgili çekinceleri dolayısıyla, süreci durdurma operasyonları da yine siyaset ekseninde bir mücadele olarak görülebilir.
Ama mesele Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın dinlenmesine gelince Gülen cemaatini “aşan” bir hâlden kuşkulanmak çok mümkün.
Türkiye gibi bir ülkenin en tepesindeki iki kişinin gizlice dinlenebilmesi üzerinde düşünürken, olayın “korkunçluğu”nun bir başka yanı gözden kaçabilir.
Zıvanadan çıkmanın bile ötesine geçen bu hâldeki korkunçluğun bir tarafı da verilen tepkilerin neredeyse “olur böyle şeyler” düzeyinde kalmasıdır...
Ağır kuşku
Haberin Devamı