Başbakan Erdoğan’ın son konuşmalarında tekrar “darbe provokasyonu” uyarıları yer aldı. Bu ülkede bir daha demokrasiye silahlı müdahale olmayacağına inananların çoğunluk olduğu görülüyor.
Adaylıkta yerinde sayma hâli devam etse de Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine adaylığının bile her türlü darbe ihtimalini yok ettiğini savunanlar da az değil.
Geçen on yılda demokratikleşme yolunda atılan adımları da herkes biliyor, ama Başbakan dâhil çok kişi yine de provokasyon uyarılarında bulunuyor.
Aslında demokrasinin “kırılgan” kısımlarını bildiğimiz için geleneksel endişelerimiz bir türlü sıfırlanmıyor.
İsim ve içerik...
Bu endişeler tekrar dile getirilirken demokrasi veya demokratikleşme paketinin nihayet ortaya çıkması uzun süredir beklenen önemli hamle oldu.
Önce daha çok “demokrasi paketi” deniyordu. Bu adlandırmadan, sanki hiç demokrasi yokmuş gibi bir anlam çıkmasın diye, sonra “demokratikleşme paketi” denilmeye başlandı.
Böyle bir isim kayması ise, paketin içeriğinde eksilme izlenimi verebilir.
Adı “demokrasi paketi” olmalı ve içeriği de adına uygun olmalıdır.
Demokrasi eksiklerimiz vurgulandığında, Hükümet zaman zaman, geçen on yılda yapılanların görülmediği, unutulduğu veya azımsandığı kuşkusuna kapılıyor.
Küçümseyenler de olabilir, azımsayanlar da olabilir. Ama çoğunluk sağlanan gelişmelerin bilincinde, devamını istiyor, bunun için de 12 Eylül 2010 referandumunda yüzde 58 evet oyu verdi, barış sürecine yüzde 90’a ulaşan bir oranda destek veriyor...
Açık tartışma şart
Demokrasi paketinin tam içeriği bir iki gün içinde açıklanacak. Kimisi bardağın dolu tarafını kimisi boş tarafını görecek. Boşluk ne kadar az olursa olsun, yine de görülecek ve eksikler vurgulanacaktır.
Demokrasi taleplerinin gücü bu eleştirilerle ortaya çıkar ve biraz daha ileri gidilmesine yardım eder.
“Demokrasi paketi” adına uygun bir paket olmak zorundadır. Demokrasiyi sıfır eksikli hâle getirmek için de açık tartışma şarttır.
Bugünkü birçok endişemiz ancak bu süreçte yok olabilir.
Adına uygun olmak zorunda
Haberin Devamı