Tek isim kaldı

13 Ağustos 2014

AKP kongresine iki hafta kala, genel başkan ve başbakan adaylığı için bir tek isim kaldı: Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu.Erdoğan’ın kendisinden sonrası için koyduğu ve AKP yönetiminin benimsediği “ilkeler” belli olunca Ahmet Davutoğlu’dan başka bir ihtimal kalmamaktadır.Yeni başbakan, partiyi ve hükümeti “sadece” haziran 2015 seçimine kadar götürecek bir isim olmayacaktır.Bu kararla, üç dönem kuralına takılan bütün AKP kurmayları adaylıktan düşmektedir. Siyasi hayatı genel seçimle birlikte sona erecek ve “emanetçi” olarak nitelenecek kimse aday olmayacaktır.AKP’nin kurucu kadrosu ve şu anda hükümetin önemli isimleri olan Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin, Beşir Atalay, Ali Babacan liste dışı kalmış olmaktadır.AKP genel başkanı ile başbakan aynı isim olacaktır. Bu kararla birlikte Abdullah Gül ile Numan Kurtulmuş da adaylıktan düşmektedir.AKP’nin ve hükümetin önemli isimlerinden bir tek kişi alınan kararlara uygun bir aday olmaktadır.Üniversiten siyasete Başbakan Erdoğan’ın dış politika danışmanı olarak geçen Davutoğlu’nun 27 Ağustos’taki AKP kongresinde tek aday olarak seçilmesine artık kesin gözüyle bakabiliriz.Davutoğlu’nun bakanlığıyla birlikte Hükümetin dış politika sloganı “sıfır sorun” olmuştu. ‘Sıfır sorun’un içinde sadece ABD ve Avrupa değil, Yunanistan ile de Suriye ile de ve bütün komşularla yakın “dostluk” ilişkisi kurulması vardı.‘Arap Baharı’yla ortaya çıkan rüzgarın bir anlamda tersine dönmesiyle birlikte Türkiye’nin dış politikasında da çeşitli dalgalanmalar yaşandı.Davutoğlu 27 Ağustos’ta AKP genel başkanlığı ve başbakanlık için tek aday olduğunda bunlar tartışılacaktır. Bu tartışmaları peşinen olumsuzluklar üzerine kurmak isteyenler de olacaktır.Ama sonuçta belirleyici olan Türkiye’nin 28 Ağustos 2014 ile Haziran 2015 arasında yaşayacaklarıdır.Erdoğan’ın on aylık cumhurbaşkanlığı ile birlikte Davutoğlu’nun on aylık başbakanlığı, önceki dönemlerden daha farklı ve bir ölçüde onlardan bağımsız bir dönem olarak görülecek ve izlenecektir.

Devamını Oku

Gül ‘adayım’ dedi AKP reddetti

11 Ağustos 2014

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, görev süresini tamamladıktan sonra partisine, AKP’ye döneceğini söyledi. Bu sözün tek bir anlamı var, Gül AKP genel başkanlığı ve başbakanlık için aday olmuştur.Bu açıklama, AKP’nin en yetkili kurulunun, Merkez Karar ve Yürütme Kurulu‘nun Erdoğan sonrası parti yönetimini belirleme toplantısı devam ederken yapıldı.Ve Gül’ün açıklamasından kısa bir süre sonra AKP’nin tek maddelik, sadece yeni genel başkanın seçileceği genel kurulu 27 Ağustos‘ta yapacağı açıklandı.Bu da Abdullah Gül’ün adaylığının AKP tarafından reddedilmesi anlamına gelmektedir.AKP içinde, tepesinde Erdoğan sonrasına ilişkin olarak iki ana eğilim bulunduğu çoktandır bilinmektedir. Partinin şu anda üst düzey görevlerini yürüten, hükümette de önemli görevleri bulunan kurucu kadronun Abdullah Gül’ün genel başkan olarak dönmesinden yana olduğunun işaretleri epeydir görülüyordu.AKP’deki ikinci eğilim de daha çok Erdoğan’ın karar ve açıklamalarını beklemek yönünde ortaya çıkmıştı. Bu arada Abdullah Gül cumhurbaşkanlığı görevindeyken yapılan anayasa değişikliği referandum sonrasında AKP tarafından Gül’ün ikinci kez cumhurbaşkanı adayı olmasını engelleyecek bir girişim olmuş, bu Anayasa Mahkemesinden dönmüştü.Genel kurul ertelenir mi?Bu girişim doğal olarak siyasi süreçlerde Gül’ün “elinin kuvvetlenmesi”ni önlemek olarak algılanmıştı.Dün belirlenen yol haritası, anlaşıldığına göre Tayyip Erdoğan’ın 27 Ağustos’a kadar başbakan ve genel başkan olarak kalması üzerinedir.Mazbatasını aldığında cumhurbaşkanı unvanını kazanmış olacağı ve partisinden ayrılması gerektiği fikrini savunanlar, Erdoğan’ın mazbatasını 15-16 Ağustos’ta alacağı kanaatiyle bunu dile getiriyordu.Oysa, Erdoğan cumhurbaşkanı seçimi mazbatasını 27’sine kadar almayacak böylece hukuki bir tartışma bertaraf edilmiş olacaktır.27 Ağustos’a kadar AKP genel başkanı ve başbakan olarak kalacak olan Erdoğan o gün istifasını verecek, aynı gün AKP genel kurulu yeni genel başkanı seçecek ve Erdoğan görevinin birinci veya ikinci gününde yeni AKP genel başkanını başbakan olarak atayacaktır.Abdullah Gül’ün AKP genel başkanlığı adaylığından bu şekilde “tasfiye“ edilmesinin tartışılacak çok tarafı vardır. Öncelikle de yeni genel başkanın seçildiği genel kurulun “demokratikliği“ tartışılacaktır.Bunu düzeltmenin son bir yolu var. AKP genel kurulunda delegelerin çoğunluğu erteleme talebinde bulunur ve delegelerin çoğunluğu kabul ederse genel kurul ertelenir. Bunun için sandalyelerin yumrukların havada uçuşmasına gerek yok, biraz demokratik hassasiyet yeterli.

Devamını Oku

İki galip, iki mağlup

11 Ağustos 2014

10 Ağustos seçimin ayrıntılı tahlillerinin tümünün üzerinde net bir sonuç vardır: Seçimden iki siyasi kuvvet galip, iki siyasi kuvvet mağlup çıkmıştır.CHP-MHP’nin çatı adayı yoluyla Erdoğan’ı ilk turda seçtirmeme stratejisi başarısız olmuştur.Katılımın düşüklüğü gibi bir gerekçe CHP ve MHP mağlubiyeti içingeçerli değildir, çünkü bellidir ki AKP seçmenin katılımı da düşmüştür. Katılım düşüklüğü herkesi aynı şekildeetkilemiştir.Seçimin birinci galibinin yüzde 50’nin üzerinde oy alarak ilk turda cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan olduğunun tartışması olamaz.Erdoğan girdiği son seçimi de net bir galibiyetle tamamlamış, girdiği her seçimi kazanmış ender bir siyasetçiolmuştur.Seçimin ikinci galibi de oyunu yüzde 9.7’ye çıkararak partisini siyasi arenada yeni konumlanmasının önünü açan Selahattin Demirtaş’tır.Kürt seçmenler dışında önemli miktarda oy almış olan Demirtaş’ın aldığı sonuç tartışılmaz bir başarıdır.Tayyip Erdoğan partisinin oyunu artırmıştır. Seyahattin Demirtaş partisinin oyunu artırmıştır. Ekmeleddin İhsanoğlu kendisini destekleyen ikisi büyük dokuzu küçük 11 siyasi partinin son seçimlerde aldıkları oyların altında oy alarak CHP ve MHP ile birlikte net bir mağlubiyet almıştır.CHP ve MHP tarafları birbirlerini, ortak adayı yeterince desteklememekle suçlayabilirler, bu tartışmalar da boştur, fatura ikisinin birlikte önündedir.Erdoğan’ın yüzde 52 oyuyla AKP’nin en yüksek halk desteğine ulaşmasının kuşkusuz AKP de değerlendirecek ve belli sonuçlar çıkaracaktır.Aynı şekilde, Demirtaş ile birlikte HDP’nin yüzde 9.7’ye ulaşmasını da bu parti ve genel olarak sol da değerlendirecek, herkesin umacağı gibi olumlu sonuçlar çıkaracaktır.AKP hiç beklemeden en üst düzey karar organlarını, MYK ve MKYK’sını toplantıya çağırmıştır. Bundan Erdoğan’ın sonraki yol haritasıyla ilgili fikrinin belli olduğu anlaşılmaktadır.Erdoğan, AKP genel başkanlığının son iki gününde bu toplantılarda AKP’nin üst yönetimine kendi fikir ve önerilerini aktaracaktır.Mağluplar da , seçim sonucunu tartışmayı eğer “karşıdaki” yüzde 48 üzerinden yapar ve “tanımıyoruz”a gidecek bir siyasi pozisyon alırlarsa bugüne kadar defalarca başarısız olmuş bir stratejiyi tekrarlamış olurlar.

Devamını Oku

28 Ağustos’tan önce veya sonra

8 Ağustos 2014

Tayyip Erdoğan, 10 Ağustos’ta kendisinden sonraki AKP genel başkanı ve başbakanın oylanmasını istemiyor. Erdoğan’dan sonraki lider “adayı” ortaya çıksaydı, cumhurbaşkanı için oy kullananlar aynı zamanda Erdoğan’ın halef tercihini de oylamış sayılacaktı.Erdoğan’ın bu tavrında, 10 Ağustos’un ilk kez halkın cumhurbaşkanını seçtiği bir seçim olarak kalması, başka siyasi etkenlerin rol oynamaması kararı etkili olsa gerek.AKP’nin yeni liderinin 10 Ağustos’tan önce ortaya çıkması bir kısım seçmen üzerinde olumlu etki de yaratabilirdi olumsuz etki de yaratabilirdi.Erdoğan’ın işaret edeceği isim kaçınılmaz olarak AKP’nin geleceğiyle ilgili tartışmalara yol açacaktır. Bu tartışmaların ille de “olumsuz“ olması gerekmiyor. Tartışılacak olan AKP’nin bundan sonra yaşamaya aday olduğu değişimlerdir.Kimi işaret edecek?AKP içinden şu anda yansıyan tartışmalar ise tabii ki Erdoğan’ın kimi işaret edeceği üzerinedir.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül‘ün, görev süresi dolduktan sonra AKP’nin başına geçmesi ve başbakan olması yönünde AKP içinde de dışında da kuvvetli bir hareket olduğu kimsenin gizlisi değildir.Gül AKP’nin kurucusudur, ilk başbakanıdır, cumhurbaşkanıdır. Görevi süresince, görevinin gereklerini yerine getirirken siyasetle de bağını koparmamıştır.Buradan yola çıkarak, Abdullah Gül’ün “doğal bir hakkı“ bulunduğunu savunan AKP’liler çoktur.Ancak şu anda cumhurbaşkanı seçimi sonrasının takvimi tartışılırken, “bir boşluk olmaması“ gerekçesiyle AKP’nin yeni genel başkanını seçecek kongrenin, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı görevinin başlayacağı 28 Ağustos’tan önce yapılması fikri ortaya atılmıştır.Gül’ün görev süresiAKP kongresi 28 Ağustos’tan önce yapılırsa, o sırada cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’ün kongreye AKP üyesi olarak katılması ve genel başkan adayı olması mümkün değildir.Gül’ün görevi 28 Ağustos günü sona erecek, AKP’ye tekrar üye olması ancak bundan sonra mümkün olacaktır.En açık dille, 28 Ağustos’tan önce kongre yapılması Abdullah Gül’ün genel başkan adaylığının yok olması, yarıştan “tasfiyesi“ anlamına gelmektedir.AKP yönetimi böyle bir tercihte bulursa, bu, AKP’nin yeni döneminin kötü bir siyasi oyunla başlaması demektir, zararı da doğrudan AKP’ye yazılır.

Devamını Oku

Kesine yakın tahmin

7 Ağustos 2014

Konda’nın son cumhurbaşkanı seçimi araştırmasının sonuçları açıklandı. Birçok başarılı ve işini gerektiği gibi yapan araştırma kuruluşu arasında Konda, geçen seçimlerde sonuçları neredeyse bire bir bildiği için araştırmaları daha çok ilgi çekiyor.Tarhan Erdem ve Bekir Ağırdır’ın yönettiği Konda’nın son araştırmasının sonuçları şöyle:Tayyip Erdoğan yüzde 57Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 34Selahattin Demirtaş yüzde 9.Daha önceki araştırmaların tahlili yapılırken oylarını artırma eğiliminde olan adayların Erdoğan ve Demirtaş olduğu da vurgulanıyordu. Bu sonuçlar bu tespitin doğruluğunu da gösteriyor.Araştırmayı yapanlar yüzde 2‘lik bir hata payının her zaman geçerli olduğunu belirtiyor. Bunu seçmendeki genel eğilime göre okuduğumuz zaman da Erdoğan’ın yüzde 58‘e ulaşma ve geçme ihtimalinin hala var olduğunu söyleyebiliriz.Sandığa gitmeme eğilimiAynı ihtimal Selahattin Demirtaş için de geçerlidir, Demirtaş’ın da yüzde 10‘a ulaşma ihtimali hala vardır.Bunun nedenlerinden biri, “çatı adayı“ İhsanoğlu’nu destekleyen parti ve çevrelerde de kazanma inancı bir yana, ikinci tura kalma inancının da çoktan yok olmuş olmasıdır.Bu inanç yokluğunun birinci sonucu CHP ve MHP seçmeninin, Erdoğan ve Demirtaş’a yönelmiş olanları dışında sandığa gitmeme eğiliminin halen kuvvetli olmasıdır.Son iki günde değişebilecek tercihlerin ana yönü de Erdoğan ve Demirtaş olacaktır.Yurt dışında yaşayan vatandaşların katılımı bu kadar düşük olmasaydı Erdoğan’ın yüzde 60 sınırını daha kolay zorlayabileceği de söylenebilirdi.Bu seçim CHP ve MHP için en büyük seçim başarısızlığı, Erdoğan ve AKP ile, Demirtaş ve HDP için en büyük seçim başarısı olacaktır.Toplam oylar açısından bakıldığı zaman da barış ve çözüm süreci tarafının yüzde 70‘e yaklaşmasının önemine de şimdiden dikkat çekmek gerekiyor.Türkiye’nin ikinci ve üçüncü büyük partilerinin ittifak yapmalarına, yanlarına 8 küçük partiyi daha almalarına rağmen büyük bir seçim yenilgisine uğramalarının siyasi sonuçları da “derin“ olacaktır.

Devamını Oku

Koşan başkan

6 Ağustos 2014

10 Ağustos’un sonucu haftalar önce belli oldu. Adayların alacağı oy oranları da aşağı yukarı belli.Belli olmayan hala yeni başbakan ve AKP genel başkanının adı. Erdoğan kimi önereceğine ilişkin bir ipucu vermemeye aşırı özen gösteriyor.Miting ve konuşma maratonunda “affedersiniz Ermeni” gibi bir gaf çıkabiliyor, ama yerine kimi istediğiyle ilgili bir şey sızmıyor.Erdoğan, son konuşmalarında “koşan başkan“ tanımına da birçok açıklık getirdi.Bakanlar kurulu toplantısına başkanlık yapmak Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olarak “olağan“ işlerinden biri olacak. Başbakan’la “haftalık olağan görüşme”leri yapmakla yetinmeyecek, “gerektiği kadar“ görüşecek.Sadece başbakanla değil, bakanlarla da sürekli temas halinde olacak. Yatırımların, projelerin takibi için keminle görüşme ihtiyacı duyarsa onunla görüşecek.Erdoğan, halkla ilişkisini devam ettirmek için mitingler, toplantılar yapabileceğini de söyledi. Miting ve kalabalık toplantılar için de parti örgütüne ihtiyaç olduğuna göre parti ile ilişkisi de canlı tutulacak.Fiili yarı başkanlıkAnayasa’ya göre, bu tarz bir cumhurbaşkanlığı yapılması için bir engel bulunmuyor. Ama alışkanlık cumhurbaşkanının başbakan dışında siyasetçilerle fazla temas etmemesi, sadece önemli konularda, büyük sorunlarda bakanlardan doğrudan bilgi alması şeklindedir.Cumhurbaşkanının başbakan kadar günlük meselelere hakim olması için de ciddi bir “lojistik destek“ gerekecektir. Bu da yeni ve daha güçlü bir başdanışmanlar, danışmanlar sisteminin kurulmasıyla sağlanabilir.“Koşan başkan”ın çalışma tanımları bu şekilde yapıldığı zaman fiili bir “yarı başkanlık sistemi”nden söz etmek de mümkündür. Bütün yetkilerini eksiksiz kullanan bir cumhurbaşkanı fiilen “yarı başkan“ olacaktır.Ana politikalarda herhangi bir görüş ayrılığı yoksa bu sistemin yürümesinde bir arıza da beklemek abes olacaktır. Büyük görüş ayrılıklarında ise zaten Başbakan ve Bakanlar Kurulu’nun karaları geçerli olacaktır.“Koşan başkan” fikri, bugünkü koşullarda önyargılı duruşlar dışında bir kaygı kaynağı olamaz. Zaten 10 Ağustos’ta kullanılacak oylar Erdoğan’ın “koşan başkan” olması için verilecektir.

Devamını Oku

Savaşın başlangıcı

4 Ağustos 2014

22 Temmuz operasyonuyla gözaltına alınarak tutuklanan emniyet görevlileriyle ilgili tepki ve savunmalar, Ergenekon soruşturmaları sırasındaki tepki ve savunmalarla tıpatıp aynı oldu.Ortada gizli dinlemeler, operasyon girişimleri, hatta bazı kanlı olaylarla ilgili iddialar yokmuş, böyle olaylar olmamış, mesele sadece “otoriter“ hükümetin bir tasfiye operasyonundan ibaretmiş kanaatinin yayılması için çok uğraşılıyor.Bir “savaş“ olduğundan söz ediyorsak, bu savaşın taraflarının, bunların pozisyon ve amaçlarının da olması gerekir.Fethullah Gülen Cemaati’yle ilgili tartışmalar başladığından beri sürekli olarak göz ardı edilmeye çalışılan olay bu savaşın başlangıcıdır.Hükümetin ve AKP‘nin çeşitli sözcüleri, Gülen Cemaati’nin daha önce talepleri olduğunu ve bunların yerine getirildiğini ifade ettiler.Oslo’nun sızdırılmasıCemaat, adı üstünde, kayıtlı kuyutlu bir örgütlenme olmadığı için kimin Cemaat’i ne kadar temsil ettiğini, hatta kimin Cemaat mensubu olup olmadığını bilmek de kolay değildir.Bugün, herhangi bir kişi “Ben hiç bir zaman Cemaat mensubu olmadım“ dediği zaman ya inanırsınız ya inanmazsınız. Bunu doğrulayan da kanıt gösteremez, tersini söyleyen de.Gülen Cemaati açısından her şey yolunda giderken bir kavga patladı. Bu kavganın başlangıcı da aslında bugüne, 22 Temmuz operasyonuna ilişkin soruların cevabını veriyor.Norveç’in başkenti Oslo‘da PKK temsilcileriyle iki üst düzey MİT görevlisi görüşmeler yapmışlardır. Ve bir gün bu görüşmelerin tutanakları sızdırılınca herkes, hepimiz aynı anda olayı öğrendik.Tepkiler değişik oldu, kimi bu gizli görüşmeye karşı çıkarken, kimisi, biz de benzer ülkelerdeki barış süreçlerinde de böyle olduğunu söyledik.Ergenekon tiyatrosuOslo görüşmelerinin tutanaklarının nasıl ve nereden sızdığı tartışılırken ortada Gülen Cemaati’nin, bu Cemaat mensubu olduğu söylenen istihbaratçı kamu görevlilerinin isimleri dolaşmaya başladı.Hükümetten ve AKP’den ses çıkmazken İstanbul’da bir savcı, bu görüşmeler dolayısıyla MİT başkanı Hakan Fidan‘ı ifadeye çağırdı. Fidan ifadeye gitmedi, bir süre sonra bununla ilgili hukuki tedbirler alındı.Herkesin malumu oldu ki, eğer Hakan Fidan ifadeye gitseydi “terörle işbirliği“ suçlamasıyla tutuklanacaktı.MİT müsteşarına bu görüşmelerin “kendi inisiyatifiyle mi talimatla mı yapıldığı“ sorulacak ve alınan cevap tabii ki kendisinin bağlı olduğu Başbakanlığın “bilgisi dahilinde“ şeklinde olacaktı.Bunun ardından da Başbakan Erdoğan hakkında bir fezleke hazırlanacak ve o da “terörle işbirliği” suçlamasıyla ifadeye çağırılacaktı. Sonra da neler olacaktı neler.Fidan’ın gizli dinlenmesi, hakkındaki soruşturma, fezleke tanziminde yine Cemaat mensubu olarak bilinen emniyet görevlileri, savcı ve hakimlerin isimleri ortaya çıktı.“Savaş” böyle başladı ve bugün gelinen noktayı, 22 Temmuz operasyonunu anlamak için buradan başlamak gerekiyor.Buradan başlayınca da Ergenekon tiyatrosu benzeri bir tiyatroyla ancak çocuklar kandırılabilir.

Devamını Oku

Sürecin yeni aşaması

3 Ağustos 2014

Toplumun dikkati farklı konulardayken, barış sürecinde yeni bir aşamaya geçileceğine ilişkin haberler gelmeye başladı.Cumhurbaşkanı Gül’ün “İyi şeyler olacak” sözünü barış süreci iradesinin ortaya konulmasının ilk işareti olarak alırsak, yaklaşık 4 yıldır yaşanan iniş çıkışların artık sadece çıkışa döndüğünü de düşünebiliriz.Barış sürecinin ilk anından itibaren AKP’nin eli hep taşın altında olmuştur. Sürecin engellenmesi için, siyasi direnç CHP ve MHP’den gelirken ‘operasyonel’ kısmı Cemaat üstlenmiştir.Silahların susmasını engelle amaçlı provokasyonların boşa çıkarılması da kolay olmamıştır.Bugünkü aşamanın ne olduğunu biliyoruz. Silahların bırakılmasının iradesi açıklanacak, bunun teknik çalışması da daha geniş bir işbirliği içinde yapılacaktır.Silahların tümüyle bırakılmasının karşılığı halen Kandil’de bulunanların veya çeşitli nedenlerle normal hayata dönmeyenlerin ‘eve dönüş’ünün sağlanmasıdır.Bununla ilgili hukuki altyapılar da büyük ölçüde sağlanmıştır. Bu arada, barış süreci görüşmelerinin hukuki güvencesini sağlayan kanuna CHP’nin destek verdiğini de hatırlamak gerekir.Barış süreci artık daha boyutlu bir siyasi sürecin parçasıdır, olması gerektiği gibi. Bu süreçte HDP’nin Selahattin Demirtaş ile cumhurbaşkanı seçimine girmesinin, bu seçim dolayısıyla Kürt siyasetinin önemli siyasi mesajları topluma iletmesinin de önemi büyüktür.Bu hafta sonunda cumhurbaşkanı seçimi yapılacak ve barış sürecinin birinci kişisi Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olacaktır.Erdoğan’ın mazbatasını alıp, başbakanlıktan ve AKP’den istifa ederek görevi başlaması tarihi 28 Ağustos’tur. 29 - 30 Ağustos’ta yeni başbakan hükümeti kurmakla görevlendirilecektir. Ve 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Abdullah Öcalan sürecin son aşamasını ve yarınını anlatan bir açıklama yapacaktır.Bu üç gün, Türkiye’nin siyasi geleceğinin temel hatlarının çizildiği günler olacaktır. Bu temel hattın en önemli unsuru olan barışın son yol haritası da tam olarak ortaya çıkacaktır.Barış sürecinin yeni aşaması aslında son aşamadır ve bunun gerisi bütün toplumun ‘tam demokrasi süreci’ olması için siyasi iradelerin en tepede olması gereken dönemdir.

Devamını Oku