Ego nedeniyle sarhoş olmak

Kişi sadece kendisini etkileyecek seçimlerinden dolayı kayboluyorsa bu sadece onu ilgilendirir...

Yanlış yola girdiğinde, hızlandıkça daha da kaybolursun. demiş Didero. Kısacık bir cümle ama ne kadar çok şey ifade ediyor ve ne kadar doğru. Ancak, girdiği yolun yanlış olduğunu fark etmeyenler için bir şey ifade etmesi zor.

Kişi sadece kendisini etkileyecek seçimlerinden dolayı kayboluyorsa bu yalnızca kendisini ilgilendirir ama kararları; başkasını, kitleleri, millet veya milletleri etkileyecek ise durum farklıdır. Bu sebepten; toplumları, milletleri, devletleri yönetenlerin sade işlerle uğraşan insanlardan daha farklı ve daha kuvvetli sezileri olması gerekir. Zira onların sadece ciddi yorumları değil, şaka yollu söyleyecekleri, esprileri, alaylı atışmaları dahi farklı bir etki yaratır, konuyu çok daha büyük boyutlarda, çok tehlikeli noktalara taşıyabilir.

Ekibini iflâs edecek bir proje peşinde yönlendiren yöneticilerin, talebelerini yanlış örneklerle hayata hazırlayan ebeveynlerin ve öğretmenlerin, kişisel egolarla ve gaflarla milletini uçuruma sürükleyecek olan liderlerin, seçimlerinin nerede yanlış yöne saptığını, yolun neresinden ve ne tarafa dönmeleri gerektiğini çok iyi görebilmesi gerekir. Vizyon sahibi olanlar şayet bir yanlışlık yapmışlarsa daha hata fark edilmeden ve kimseyi etkilemesine fırsat vermeden bu manevrayı yapabilirler. Vizyon aynı zamanda neredeyse telepatik bir his kabiliyetini de beraberinde getirir. Bu sebepten; böylesine kuvvetli algılama, yorumlama ve uygulama güçleri olmayan kişilerin ne sınıfları, ne kitleleri, ne de milletleri yönetmeye ve yönlendirmeye yetkileri olmamalı.

Haberin Devamı

Yanlış yolda hızla kaybolmak

Didero’nun sözünde tarifi yapılan tarz insanlar, ne yazık ki; yanlış yola girdiklerini fark etmedikleri gibi, aksine o yanlış yolun sonundaki tehlikeye bir an önce ulaşmak üzere bir inat sarhoşluğunda yol almaya devam ederler. Aslında yolun sonundaki sis görülmeye, kötü kokular duyulmaya ve yaşanacakların çığlıkları şimdiden kulaklara gelmeye başlamıştır ama bu ego sarhoşluğu öyle bir şeydir ki; gözler görmez, kulaklar duymaz olur.

Haberin Devamı

Böyle bir kişilik örneğini yıllar önce tanıdığım bir iş adamının kimliğinde yakından görmüştüm. Tatmin bulmayan egosu, narsisizm, sarkazm, yalan, riya ile bambaşka boyutlara çıkmıştı. Kötü, acımasız, zalim, kendini beğenmiş tabiatı ile ele geçirdiği gücü bu huylarını daha da kuvvetlendirmek üzere kullanırken kendi öz ailesini, yönetiminde çalışanları, şirketin ortaklarını öyle acılar, öyle sıkıntı dolu bir yola sokmuştu ki; o günlerde onun hakkında “Nasıl biridir?” diye sorduklarında cevabım şu olmuştu: “Dante’nin yedi kat cehenneminin her bir katındaki kötülükten ve aşağılıktan nasibini almış biri, şeytanın yeryüzündeki eşidir.” Bu tarz yorumu da hayatımda başka hiç kimse için yapmış değilim.

Onlar özür dilemezler

Şeytanın yeryüzündeki eşi bu kişi hayâllerindeki sınırsız, kontrolsuz güç fikriyle sarhoş olmuştu. Zira, her şey onun istediği gibi olmuştu; mühim olan da oydu. En büyük zararı görenler de kendisine son güne kadar inanan, onun bütün yaptıklarının ardında gerekli ve anlamlı sebepler bulmaya çalışan saf, temiz yürekli insanlar olmuştu.

Haberin Devamı

Zannedersiniz ki; böylesine yıkımlara sebep olanlar sonradan vicdan azabı duyar, kendileriyle hesaplaşır, vicdan muhasebesi yaptıktan sonra döner, zarar verdiklerinden özür dilerler. Bırakın, özür dilemelerinin yıkımı düzeltmeyeceğini, yangın yerine dönen hayatları, evleri kurtaramayacağını, bu tipler yaşananların sebebi olarak suçlayacak başka birilerini ve sebepleri bulmakta son derece ustadır.

DİĞER YENİ YAZILAR