Davut Dişli'nin adı Peker dosyasında

Futbol Federasyonu Milli Takımlar Sorumlusu Davut Dişli'nin adı, İsviçre maçından sonra çıkan olaylar nedeniyle gündemimizin ilk sırasına oturdu

Haberin Devamı

Futbol Federasyonu Milli Takımlar Sorumlusu Davut Dişli'nin adı, İsviçre maçından sonra çıkan olaylar nedeniyle gündemimizin ilk sırasına oturdu. Davut Dişli'nin "özel güvenlik elemanı" olarak sahaya soktuğu Ali Kıratlı ve Yaşar Aydın'ın, yeraltı dünyasının önde gelen isimlerinden Sedat Peker'in adamı oldukları iddia ediliyor.

Peki; Davut Dişli kimdir?

Bu sorunun yanıtını, Sedat Peker'in çeşitli suçlardan 62 yıl hapis istemiyle yargılandığı dava dosyasındaki bir telefon dinleme kaydından aynen aktarıyorum. Peker önce Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz'la görüşüyor ve not bıraktığı halde kendisine dönmeyen Dişli hakkında şunları söylüyor:

"Kendisine not bıraktım, dönmedi. Ona şunu net olarak söyle. Bir daha benimle işi gücü yok, onunla arkadaş falan değilim. Bir yerde karşılaştığımızda benden uzak olsun."

Bu konuşmayı öğrenen Dişli, 7 Eylül 2004 tarihin de saat 22.29'da kendisine çok kızan Sedat Peker'i arıyor ve aralarında aynen şu konuşma geçiyor:

Sedat Peker: Ne haber Davut?

Davut Dişli: Kurban olayım seni verene ben. Bir terslik olmuş çok özür dilerim ya reisim, çok özür dilerim. Bir yanlış işaret verdiler bana. 'Abi' dediler, abim zannettim. Telefon bende değildi, çok özür diliyorum ya...

SP: Estağfurullah.

DD: Ben senin için her şeyi yaparım ya. Çok üzüldüm yani.

SP: Ben yanlış anladım herhalde baştan.

DD: Çok özür dilerim. Yani yanlış anlaman için de çok özür dilerim.

SP: Olur mu önemli değil. Sen maça bak abi. O gün Olgun (Peker) bana bir şey söyledi. Peşinden de bu olunca, yanlış yorumladı.

DD: Yok reisim. Onlar onunla ilgili de. Bir kişi vardı, ben bunu size gelince izah ederim. Telefonda konuşmayalım, yüz yüze konuşalım demek istedim ona.

SP: Anladım.

DD: Yanlış anlıyor herhalde.

SP: Yok o telefonda yanlış bir şey söylemez, ticaret yapıyor ya.

DD: Evet efendim.

SP: Olgun öyle söyleyince, bir de öyle olunca, 'Ulan!' dedim...

DD: Yok efendim yok, kurban olurum ya kurban olurum. Hiçbir şey seninle olan dostluğuma, arkadaşlığıma engel olamaz, bunu bilin.

SP: Allah senden razı olsun.

DD: Allah ölüm vermesin. Sonra, sen beni tanırsın, böyle bir şey olamaz, olamaz.

SP: Ya ben Mecnun'u aradığımda o kadar üzüldüm ki, ya dedim 'Ne oluyor Mecnun? Dünyada herkes yapar, o yapmaz' dedim.

DD: Reis, dünya yapar, ben yapmam, sen bunu bilirsin. Allah razı olsun.

SP: Ben de onu söyledim.

DD: Allah razı olsun.

Fatih Altaylı da adaşı kadar suçlu!
Milli takımımızın İsviçre ile oynadığı maçlardan sonra yaşanan çirkin olayları eleştirirken, çoğumuz faturayı Fatih Terim'e kestik.

Haklıydık da...

Çünkü Fatih Terim, özellikle ilk maçtan sonra rakip takımın teknik adamlarına, oyuncularına ve hakemlere oldukça ağır sözler söyleyerek ortamı germişti.

Gerilen taraftar da; daha İsviçre Milli Takımı'nın ülkemize ayak basmasıyla rakibe yumurta atmıştı.

Peki; tek suçlu Fatih Terim mi?

Bizim tüm meslektaşlarımız sütten çıkma ak kaşık mı?

***

Şimdi size Sabah Gazetesi'nin "Doğru Adam"ı Fatih Altaylı'nın İsviçre ile oynadığımız iki maçın öncesinde ve sonrasında yazdığı yazılardan yaptığım bazı alıntıları aktaracağım... Lütfen dikkatle okuyun:

11 Kasım Cuma, ilk maçtan iki gün sonra ('Ne Zaman Adam Oluruz?' sorusuna verdiği yanıt):

Kışkırarak, kışkırtanların ekmeğine yağ sürdüğümüzü unutmadığımız zaman...

14 Kasım Pazartesi, İsviçre Milli Takımı'nın ülkemize geleceği gün (Sabah'ın spor sayfalarındaki soru-cevap köşesinde):

Hiçkimse "Onlara insanlık dersi verelim" gibi abuk sabuk laflar etmesin. Bir ders verilmesi gerekiyorsa bu insanlık dersi değil, "Pislik öyle yapılmaz, böyle yapılır" dersi olmalı. İsviçre takımı İstanbul'a gelirken geldiğine, geleceğine pişman edilmeli. Gümrükten otelin önüne kadar ne gerekiyorsa yapmak durumundayız. Çünkü sporda rövanşı almak isteyen maçı kurallarıyla oynamalıdır. Bu kuralların nasıl olduğunu İsviçre gösterdi. Aynı kurallarla oynamalıyız.

15 Kasım Salı, İstanbul'daki maçtan bir gün önce:

İsviçreli futbolculara karşı yürütülecek gerilim kampanyasında taraftarların çok dikkatli olması gerekiyor. Baskı olmalı ama bu hiçbir şekilde şiddete yönelmemeli.

16 Kasım Çarşamba, maç günü (Milli takım oyuncularına nasihat veriyor):

Siz bakmayın bizim İsviçrelilere yaptıklarımıza. Onların size yaptıklarının acısını çıkarıyoruz. Kısasa kısas... Göze göz... O size yapılan kötü muamelenin karşılığı...

18 Kasım Cuma (Maçta yaşanan olaylarda tek suçlunun İsviçreli oyuncular olmadığı ortaya çıkmış): Bizimkilerin yaptıkları doğrudur, iyidir, hoştur demiyorum.

***

Amacım, Altaylı'nın "Ne kadar tutarsız bir kalem" olduğunu kanıtlamak falan değil; bana ne! Onu okurları ve gazetesi düşünsün...

Ben sadece sözüm ona "şiddete karşıymış gibi görünen" bir kalemşörün de yaşanan çirkinlikte payı olduğunu tarihe not düşmek istedim!

DİĞER YENİ YAZILAR