Bir zamanlar en sıkı Recep Tayyip Erdoğan muhalifi olan...
Ancak geçirdiği “ters evrim” sonucu “Başbakan için ölürüm” deme noktasına gelen...
Ve bunun karşılığını da “Başbakan’ın Ekonomiden Sorumlu Başdanışmanı” unvanıyla alan Yiğit Bulut (nam-ı diğer Çakma Yiğit), Kadıköy’de bir trafik kazası yapmış...
Kullandığı lüks arabayla bir taksiye yandan çarpmış. Taksideki bir yolcu baygınlık geçirmiş. Yazılanlara göre bizim Çakma Yiğit arkadaş, o yolcuyu arabasına alıp polisin gelmesini falan beklemeden sırra kadem basmış...
‘Alkollüydü’ iddiası!
Bu olayları gören vatandaşlardan biri de hemen tweet atmış, Yiğit Bulut’un aşırı derecede alkollü olduğunu, bu yüzden olay yerini terk ettiğini yazmış!
Sen misin yazan?
Yiğit arkadaş hemen yiğitliğini göstermiş ve bu iddianın “kendisini çekemeyenlerin komplosu” olduğunu öne sürmüş...
Aslında alkol muayenesinden falan kaçmamış... Sadece olay daha büyümesin diye oradan ayrılmayı tercih etmiş... Zaten kazada da kendisinin kusuru yokmuş... “Suçlu” olan taksi sürücüsüymüş; onu da kaza yerindeki vatandaşların elinden kendisi kurtarmış... Sonra da polise gitmiş, kanında da alkol falan bulunmamış...
Geçmiş olsun, ama!
Öncelikle kendisine “Geçmiş olsun, Allah daha beterinden korusun... Mala gelen, cana gelmesin” demek isterim.
İyi de arkadaş; Trafik Kanunu belli:
Sen, taksi sürücüsüyle “karşılıklı anlaştığınıza dair” bir “olay yeri tutanağı” tuttun mu?
Hayır...
O zaman yapılacak şey belli:
Trafik polisinin gelmesini beklemek...
Bunu yaptın mı?
Hayır...
Olaydan saatler sonra gidip test yaptırmışsın; alkol çıkmamış...
“Bravo” mu diyeceğiz şimdi sana?
İçer misin, içmez misin; beni hiç mi hiç ilgilendirmez...
Zaten şimdiye kadar kimseye de “Neden içki içiyorsun?” diye sormadım. Sormam da...
Ama senin oradan “kaçman” beni fena halde rahatsız etti Yiğit Bey kardeşim.
Biliyorum; kesilecek ceza falan değildi umurunda olan... Sonrasında yaşanacaklar ürküttü seni...
Biat ettiğin lider, senin içki içtiğini öğrenecekti ve bunca yıllık “yağlama yıkama” faaliyetlerin boşa gidecekti.
‘Miş gibi’ yaşarsan...
İşte; “sana ait olmayan bir yaşam”ı savunursan...
“Olmadığın bir adam”ı oynamaya kalkarsan...
Yani, “miş gibi” yaşarsan...
“Miş” olursun, Yiğit Bey kardeşim; en ufak sorunda böyle paniklersin! Pireyi deve hâline getirirsin!
Ne çare ki; böyle bir hayatı sen tercih ettin...
Senin olmayan bir “yol”da “kaçak yolculuk” yapıp göze girdin; müthiş paralar kazandın.
Allah daha çok versin de...
Bilmediğin bu yollarda kaza yapman doğaldır... İşte böyle “bodoslama” bindirirsin!
“Sonra çıkıp da en azından ‘görgü tanıkları’nı suçlama” diyeceğim ama... Başka çaren de yok ki!
Ha bu arada; seni azıcık tanıyan herkes bilir ki iyi içersin...
Yarasın!
Ama sen sen ol; alkollüyken araba kullanma. Çünkü bu iktidar döneminde alkol, sadece kaza yaptırmıyor; koltuk da kaybettiriyor!
Olmaz Ahmet!
Star’ın “sadece muhaliflere muhalefet etmekle görevli” yazarı Ahmet Kekeç, belediye müdahalesinden sonra yurt genelinde çığ gibi yayılan “merdiven boyama” kampanyalarına tepki göstermiş...
“Şimdi ben de elime fırça alıp Anıtkabir’i boyasam olur mu?” diye sormuş...
Olmaz Ahmet!
Biz merdivenleri “sevgiyle” boyuyoruz...
Oysa sen Anıtkabir’de yatan Atatürk’ü sevmiyorsun... Eminim ki berbat edersin!
GÜNÜN SORUSU
Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan alınarak YAŞ üyeliğine atanan Org. Mehmet Erten, Silivri’de eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u ziyaret ettikten üç gün sonra istifa etmiş... Sorum kendisine:
İstifanızın gerçek nedeni nedir?
İzmirli kızın saçını çeken o polis, meslekten atılmalı!
İzmir’deki Gezi Parkı eylemleri sırasında Kordon’da deniz kenarında oturan gençleri coplayıp, bir genç kızın saçını çeken üç polisi hatırlıyorsunuz...
İşte; İçişleri Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü müfettişleri, bu polisler hakkında ortak bir rapor hazırlamış ve iki polis memurunun cezalandırılmasını istemiş...
Peki; verilecek ceza ne?
Kınama ya da en fazla 24 ay kıdem tenzili!
İyi de coplanan, saçı çekilen o kızların yaşadığı “travma” ne olacak? Polislerin kınanması, kızların belki de hayatları boyunca taşıyacakları yaraların iyileşmesine yetecek mi?
Peki; Antalya’da sıkıştırıldıkları garajda öldürülesiye dövülen ya da kameraların çekmediği ama çok daha ağır polis muamelesine hedef olan binlerce genç... Onlar nasıl güvenecek polise?
Kısacası, polisin uyguladığı orantısız şiddetin tek cezası olmalı:
“Meslekten ihraç!”
Bunun dışında verilecek hiçbir ceza, polise karşı kaybettiğimiz güveni geri getirmez.