30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlamamıza sadece üç gün kaldı... Ülkemizin düşman işgalinden temizlendiği günün, yani “Büyük Zafer”in 91’inci yıldönümünü kutlayacağız üç gün sonra...
Ancak ne yazık ki devlet ve hükümet büyüklerimiz son yıllarda tüm bayramlarda olduğu gibi bu bayramda da kaytarıyor!
Ya migrenleri tutuyor...
Ya burunları akıyor...
Ya gözleri görmüyor...
Ya da yurt dışında oluyorlar...
Oysa 26-30 Ağustos 1922’de verilen o büyük mücadele, bugünkü varlık nedenimizdir... Eğer bugün kendi devletimizde özgürce yaşabiliyorsak; bunu, o dört gün boyunca şehit olan ama vatanlarını düşmandan temizleyen kahramanlarımıza borçluyuz...
O nedenle bu yıl da 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda “hastalanmayı” ya da “yurt dışında olmayı” planlayan devlet yöneticilerine sesleniyorum:
Üç gün boyunca bu sütunlarda bu büyük mücadeleyi anlatacağım...
Okuyun da neden “hastalanmamanız gerektiğini” öğrenin:
Ders başlıyor!
Başkomutanlık Meydan Muharebesi ya da Dumlupınar Meydan Muharebesi, Kütahya’ya bağlı Dumlupınar yakınında 30 Ağustos 1922’de Türk ve işgalci Yunan orduları arasında meydana gelen savaştır.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından bizzat yönetildiği için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak anılır.
Kurtuluş Savaşı’nın son evresi 26 Ağustos 1922 günü Kocatepe’de başlayan Büyük Taarruz ile açıldı ve 9 Eylül 1922’de Türk Ordusu’nun İzmir’e girmesiyle sonuçlandı.
Bir yıllık çalışma...
Aslında bu büyük savaşın hazırlıkları, 15 Eylül 1921’de ilan edilen seferberlikle başladı.
1899, 1900, 1901 doğumlular silah altına alındı.
20 Ekim 1921’de imzalanan anlaşmayla Çukurova’daki işgalini sonlandıran Fransa’dan önemli miktarda silah ve mühimmat desteği alındı.
Sovyetler Birliği’nden sağlanan mali yardım da orduyu geliştirmekte kullanıldı.
Batı Cephesi’nde askeri mevcut 208 bin kişiye ulaştı.
Yiyecek, giyecek ve cephane yeterli düzeye getirildi.
Genel taarruz hazırlıkları ise Haziran 1922’de başlatıldı.
6 Ağustos 1922’de orduya gizlice taarruz için hazırlanması emri verildi.
Karşılıklı hazırlıklar!
İlk iş olarak Mustafa Kemal, Akşehir’de tüm yüksek rütbeli komutanlarla bir toplantı yaptı.
Bu toplantıda
26 Ağustos, “taarruz günü” olarak belirlendi.
Taarruz, Afyon’un güneyinden Dumlupınar yönüne doğru baskın şeklinde başlayacak ve sonra da meydan savaşına dönüştürülerek düşman kuvvetleri tümüyle yok edilecekti.
Öte yandan işgalci Yunan Ordusu da zaten böyle bir Türk taarruzu bekliyordu. O yüzden öncelikle Afyon bölgesini tamamen müstahkem hâle getirdiler...
Sıra sıra tel örgülerle, makineli tüfek yuvalarıyla ve topçu mevzileri ile takviye ettiler.
Ayrıca, bir geri çekilme gerektiğinde Afyon’un kuzeyinde İlbulak Dağı merkez olmak üzere ikinci bir mevzi, daha geride Dumlupınar-Toklu Sivrisi hattında üçüncü bir mevzi hazırladılar.
Bunun yanında İzmir-Afyon-Eskişehir demiryolunun ve Mudanya iskelesinin ellerinde olması, keşif uçakları, dört binden fazla kamyon ve otomobil, Türk ordusuna kıyasla kendilerine büyük bir lojistik ve keşif üstünlüğü sağlıyordu.
‘Futbol Turnuvası...’
Mustafa Kemal, ordunun taarruz hazırlıklarını büyük bir gizlilik içinde sürdürdü.
Taarruzu gizlemek için Temmuz ayı sonunda ordu birlikleri arasında bir “futbol turnuvası” düzenleyerek komutanlarla topluca görüşme olanağı yarattı.
Büyük Taarruz öncesinde Yunan Ordusu’nun toplam mevcudu 300 bin kişiydi.
Bunun 225 bini Anadolu’da bulunuyordu.
Yarın: Büyük savaş başlıyor!
Taarruz öncesi...
- Yunan Ordusu, Sakarya’da uğradığı bozgunun ardından Eskişehir, Kütahya ve Afyon’un doğusuna çekilmişti. Burada yaralarını sarmaya çalıştı.
- Türk Ordusu ise Kurtuluş Savaşı’nın ilk taarruz harekâtına hazırlanıyordu.
- Ordu için, Tekalif-i Milliye Emirleri ile halktan yardım sağlanıyordu...
- İstanbul’daki cephaneliklerden sürekli olarak Anadolu’ya silah ve cephane kaçırılıyordu.
- Türk ulusu çocuk yaşlı, kadın erkek, bir bütün olarak bu mücadeleye destek veriyordu.
- Amaç, Yunan Ordusu’nu yıpratmak falan değil, Anadolu’dan söküp atmaktı.
- 26 Ağustos 1922’de Afyon’dan saldırıya geçildi. Oysa Yunan Ordusu taarruzu Eskişehir tarafından bekliyor ve önlemlerini buna göre alıyordu. Afyon’dan gelen beklenmedik saldırı ile şoka uğradı.
GÜNÜN SORUSU
Sorum, ulusal bayramların hepsinde kırıp da rapor bile getirmeyen tembel siyasetçilere:
Buraya kadar anlattıklarımı anladınız mı çocuklar?