Toplumda en sık gözlemlenen ve yaşın ilerlemesiyle görülme oranı artan atriyal fibrilasyon ‘ritim bozukluğu’ olarak biliniyor. Çok sayıda kişi, hastalığından habersiz yaşadığı için dünyada ‘sessiz katil’ olarak adlandırılan atriyal fibrilasyon, hastaların yaşam kalitesini düşürmekle kalmayıp bazılarında inmeye hatta ölüme bile neden olabiliyor. Son yıllarda da hastalık hem ülkemizde hem de dünyada gücünü artırıyor.
SON 20 YILDA HASTALIK KORKUTUCU ŞEKİLDE ARTTI!
Geçtiğimiz günlerde Danimarka’da The BMJ dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, yaşam boyu atriyal fibrilasyon riskinin son 20 yılda dörtte bir seviyesinden üçte bire yükseldiği ortaya çıktı.
Araştırmada 45 yaş ve üzeri 3,5 milyon Danimarkalı yetişkinin verilerini analiz eden bilim insanları, 2000'den 2022'ye kadar yeni atriyal fibrilasyon tanılarını izledi. Bu zaman aralığında 360 binden fazla atriyal fibrilasyon teşhisiyle karşılaşan bilim insanları, katılımcıların diyabet veya yüksek kolesterol gibi önceden var olan sağlık durumlarını da değerlendirerek genel bir sonuca ulaştılar.
Buna göre erkeklerin ve diyabet ya da kronik böbrek hastalığı gibi önceden var olan rahatsızlıkları olanların, atriyal fibrilasyon teşhisinin ardından komplikasyonlara karşı özellikle hassas olduğu bulundu.
Bu grupta kalp yetmezliği ve inme riskleri belirgin şekilde daha yüksek çıktı. Erkekler de bu komplikasyonlara karşı daha yüksek yatkınlık gösterdi. Ayrıca çalışmada atriyal fibrilasyon teşhisi konanlar arasında kalp yetmezliği artık en yaygın uzun vadeli risk olarak tanımlandı.
‘BABAMIN DA ATRİYAL FİBRİLASYONU VAR VE HASTALIĞI YILLAR ÖNCE TIP FAKÜLTESİNDEYKEN TESADÜFEN NABZINI KONTROL EDERKEN ANLADIM’
“Araştırmada atriyal fibrilasyon riski yüzde 24’ten neredeyse yüzde 32’e yükselmiş ve bu hastalar içinde de en sık görülen komplikasyon kalp yetersizliği. Bu endişe verici” diyen Doç. Dr. Özge Kayhan, hastalığın en ilginç özelliğinin ise şikâyet yaratmadan tesadüfen tanı konabilmesi olduğunu söyledi. Ayrıca Doç. Dr. Kayhan, babasının da benzer bir durumla karşılaştığını ifade ederek şöyle devam etti:
-- Atriyal fibrilasyon bazen çarpıntı olarak kendini hissettirip erken tanı ve önlem şansını doğuruyor. Ancak büyük bir hasta grubunda da hiçbir şikâyet yaratmadan tesadüfen tanı konabiliyor. İlginçtir ki; babamın da atriyal fibrilasyonu var ve tanısını yıllar önce tıp fakültesindeyken tesadüfen nabzını kontrol edip nabzını düzensiz aldığımda kendim koydum.
-- Kendisi “Benim hiçbir şikâyetim yok, beni hiç boşuna hastaneye götürme” demişti. Götürüp EKG çektirdiğimde atriyal fibrilasyon tanısını koyduk. Hatta altta yatan sebebin tiroid bezinin fazla çalışması olduğunu da bulduk ve tedavisine hızlıca başladık. Bu örnekten de anlayabileceğiniz gibi hastalık sinsi olabiliyor. Rutin kontrollerde nabız ve EKG kontrolü son derece önemli…
‘ÜLKEMİZDE HER YIL 35 BİN YENİ ATRİYAL FİBRİLASYON TANISI KONUYOR’
Hastalığın Türkiye’de görülme sıklığına da değinen Doç. Dr. Özge Özden Kayhan, “Türkiye’de atriyal fibrilasyonla ilgili bazı veriler mevcut. Yapılan araştırmalar ışığında Türkiye’deki atriyal fibrilasyon prevelansı yüzde 1,25 olarak saptanmış. Her yıl 35 bin kadar yeni atriyal fibrilasyon tanısı konuyor. Ayrıca kılavuz önerilerine rağmen, bu olguların önemli bir kısmı uygun kan sulandırıcı tedavisi almıyor. Bu konuda ülkemizde yeni araştırmalar yapılıyor, devam ediyor” dedi.
ATRİYAL FİBRİLASYONUN KESİN NEDENLERİ NELER?
Bu soruma “Kalp yetersizliği, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, geçirilmiş kalp krizi, daha önce geçirilmiş açık kalp ameliyatı, mitral kapak hastalığı, zatürre, alkol kullanımı, doğuştan kalp hastalıklarından bazıları” cevabını veren Doç. Dr. Kayhan, şu bilgilerin altını çizdi:
-- Hastalarda atriyal fibrilasyona ait şikâyetler değişkenlik gösterebilir. Bazı hastalarda hiçbir şikâyet olmazken veya tesadüfen inme sonucunda tanısı konarken, bazı hastalar çarpıntı hissi ile kalp atımlarının düzensiz ve hızlı olarak hissettiğini ifade ederek ya da baş dönmesi, yorgunluk, göğüste sıkıntı hissi, nefes darlığı, göğüs ağrısı ve bayılma gibi şikâyetlerle hastaneye başvurabiliyor.
-- Bazı ağır durumlarda klinik tablo tansiyon düşüklüğüyle de gidebilir ki, bu durum hemodinamik bozukluk (Kardiyovasküler sistemde oluşan basıncın gücü, şiddeti, şekli ve zamanlamasının normal dolaşımdakine kıyasla farklı olması) yaptığında hızlıca normal ritme döndürmek için koroner yoğun bakım koşullarında acil müdahale edilmesi gerekebilir.
NEDEN ERKEKLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR?
Araştırmacılar, riskin erkekler arasında daha çok arttığı üzerinde duruyor. Hastalık neden sıklıkla erkekleri hedef alıyor?
Doç. Dr. Özge Özden Kayhan, “Literatürde, atriyal fibrilasyonda cinsiyet karşılaştırması konusunda değişik çalışmalar mevcut” dedi ve şu bilgileri paylaştı:
-- Örneğin, 2022 yılında JAMA’da yayınlanan geniş çaplı bir çalışmaya göre, bilinen kardiyovasküler hastalığı olmayan erkek ve kadınlar arasında kadınlarda hastalığın gelişme ihtimalinin daha düşük olduğu ama boya göre düzenleme yapıldığında kadınların daha yüksek riske sahip olduğu gösterildi.
-- Yine yapılan diğer çalışmalarda kadınlarda normal ritme döndürüldükten sonra atriyal fibrilasyon ritmine geri dönme riski daha yüksek bulundu. Kadınların inme geçirme açısından erkeklere göre daha riskli grubu oluşturduğu ise bilinen diğer gerçeklerden biri. Yani atriyal fibrilasyonda cinsiyet farkları ile alakalı değişik yorumlar yapmak mümkün. Kesin ifade kullanmak için daha çok çalışma yapılması gerekiyor.
HASTALIĞA YAKALANMAMAK İÇİN NELER YAPILMALI?
“Bu konuda atılabilecek en güzel adım hastalarımızı kalp sağlığını koruyucu hayat şekline kaydırmak” diyen Doç. Dr. Kayhan, “Koroner arter hastalığı bu aritmiyi tetikleyebildiğinden, buna engel olacak sigarayı bırakma, stresli hayat şeklinden olabildiğince uzak durma, tansiyonu, yüksek kolesterolü ve şekeri kontrol altında tutma gibi önlemler aynı zamanda atriyal fibrilasyon riskini de azaltacaktır” dedi.
Sağlıklı bir diyet ve düzenli egzersizin de oldukça önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Kayhan, “Tansiyon yüksekliği ve diyabet direkt olarak da atriyal fibrilasyon için risk faktörlerinden olduğundan, tansiyonun ve şekerin normal sınırlarda tutulması ve bu açıdan düzenli kontrolleri olmak oldukça kritik öneme sahip. Alkol kullanımı, özellikle de aşırı alkol kullanımı (İki saat içinde erkeklerde beş kadeh, kadınlarda ise dört kadeh olmak üzere) bu ritim bozukluğunu tetiklemektedir. Bu nedenle aşırı alkol kullanımından kaçınmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.