Karadeniz Bölgesi, göz alıcı manzaraları ve zengin kültürel dokusuyla adeta bir cennet. Bolu’dan Artvin’e kadar uzanan bu bölge; yemyeşil vadiler, yüksek dağlar ve göz alıcı maviliklerle dolu.
Özellikle yerel halkın sıcak misafirperverliği, ziyaretçileri hemen kendine çekiyor. Her köy ise kendi hikâyesiyle dolu. Dar sokaklarda yürüyüş yaparken, sizi geçmişin izleriyle karşılayan tarihî taş evler oldukça büyüleyici…
Karadeniz’in iklimi de doğal güzellikleriyle uyum içinde. Ilıman ve nemli hava, bölgenin bereketli topraklarında çayın nefis yapraklarını yetiştiriyor. Yoğun ormanlar arasında kaybolmuş göletler ve çiğ damlalarıyla kaplı çiçekler, doğa severler için bir keşif alanı sunuyor. Burada, temiz dağ havasını soluyarak yürüyüş yapmak, adeta insanın ruhunu dinlendiriyor.
Karadeniz sadece doğasının güzellikleriyle de sınırlı değil; rafting gibi adrenalin dolu aktivitelerden, geleneksel demirci pazarlarına kadar her adımda yeni bir keşif sunuyor. Özetle Karadeniz, alışılmışın dışında bir yolculuğa çıkmak isteyenler için eşsiz bir deneyim…
CNN Travel editörleri de bu etkileyici bölgeyi keşfetmek için güzel bir yazı kaleme aldılar. Feride Yalav-Heckeroth, Woojin Lee ve Nick Migwi imzalı haberde Karabük (Safranbolu), Bartın (Amasra), Trabzon (Sümela, Uzungöl) ve Rize’yi öne çıkaran bir rota oluşturuldu ve her birinin güzelliklerine değinildi. İşte tam da şu sıralar yola çıkılması gereken bu rotaya dair detaylar…
OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN İNCİSİ: SAFRANBOLU / KARABÜK
Karadeniz’in önemli turistik şehirlerinden biri olan Safranbolu, 17. yüzyılda zirveye ulaşan ve Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerini sergileyen bir kasaba. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Safranbolu; Arnavut kaldırımlı sokakları, restore edilmiş tarihî evleri, camileri, hanları, hamamları ve çeşmeleriyle adeta bir açık hava müzesi gibi.
Cinci Hamamı, Köprülü Mehmet Paşa ve İzzet Mehmet Paşa Camileri, İncekaya Su Kemeri, Eski Belediye Binası ve Saat Kulesi şehrin en önemli turistik mekânları arasında yer alıyor.
Tarihi Demirciler Çarşısı ise en dikkat çeken adresi… Burada sadece birkaç usta zanaatkar, şehrin hemen her evinde bulunan ince işçilikli kilitleri ve kapı tokmaklarını yaparak geleneklerini sürdürüyor. Osmanlı Padişahı III. Selim’in sadrazamı İzzet Mehmet Paşa tarafından 1796 yılında yaptırılan çarşıda bir zamanlar 100'den fazla atölye bulunuyordu. Bugün ise sadece 4-5 atölye geleneği sürdürüyor.
Karmaşık desenlere ve süslemelere sahip güzel el yapımı çaydanlıklar, sürahiler, tepsiler, kilitler ve kapı tokmakları hâlâ dükkanların vitrininde asılı duruyor ve gururla sergileniyor. Pazarın genç demircilerinden olan Cihan Ünal, bu gelenekleri yaşatmak için tek başına bir görev üstlenmiş durumda… CNN'e verdiği demeçte, “Bu işi gerçekten sürdürmek istiyorum. Genç nesil bunu kirli, tozlu, dumanlı ve sıcak olduğu için öğrenmiyor. Ama ben seviyorum. Bunu kendim yapmak ve diğer nesillere aktarmak istiyorum” ifadelerini kullandı.
Safranbolu ayrıca geleneksel olarak yapılan lokumlar, Hindistan cevizi, fındık ve fıstık gibi yerel lezzetlerle de ünlü. Aynı zamanda yerel safranın yetiştirildiği ve ticaretinin yapıldığı bir merkez. Bu değerli baharat, hem mutfak kültüründe hem de sağlık alanında önemli bir yere sahip. En güzeli de ziyaretçiler, Safranbolu’nun eşsiz tatlarını keşfederken, bu lezzetlerin ardındaki gelenekleri de öğrenme fırsatı buluyor.
TARİHİN DERİNLİKLERİNE YOLCULUK: AMASRA / BARTIN
Amasra, hem tarihî hem de doğal güzellikleriyle dikkat çeken bir başka Karadeniz rotası. İki doğal limanın etrafına dizilmiş büyüleyici evleriyle dikkat çeken Amasra, kumlu plajları ve küçük balık lokantalarıyla popüler olan bir adres.
Antik Yunan’ın ünlü ‘İlyada’ eserinde de adı geçen bu şirin kasaba, tarihî yapıları ve eşsiz manzaralarıyla tıpkı Safranbolu gibi bir açık hava müzesi… Özellikle Amasra Kalesi, Roma dönemine ait kalıntıları ve Bizans etkilerini barındırarak, tarih meraklıları için eşsiz bir keşif noktası. Kale, denizle iç içe konumlanmış olup, ziyaretçilerine muhteşem bir panoramik manzara sunuyor.
Amasra, aynı zamanda yaz aylarında yerli turistler arasında popüler bir tatil beldesi. Göz alıcı plajları, sakin koyları ve taze deniz ürünleri sunan restoranlarıyla tatilciler için huzurlu bir kaçış noktası oluşturuyor. Ancak sonbaharda ise bambaşka bir çehreye bürünüyor. Güz mevsiminin ortaya çıkardığı renkler, Amasra’yı fotoğraf tutkunları için vazgeçilmez bir rota yapıyor.
Bölgenin kendisine has lezzetleri ise çok seviliyor. Örneğin geleneksel mezeleri, misafirlerine unutulmaz bir gastronomik deneyim sunuyor. Özellikle de Amasra salatası, bölgenin en popüler lezzeti.
Altı yıl önce Amasra’ya taşınan arkeolog Fatma Bağdatlı’ya göre Amasranın güzelliği hem antik harikalarında hem de dinginliğinde yatıyor. Bağdatlı, CNN’e yaptığı açıklamada, “Amasra halkı tarihlerini uzun zamandır koruyor. Buraya geldiğinizde doğayı, sessizliği, gülümseyen insanları hissediyorsunuz ve çok huzurlu bir yer. Zaten genel olarak Karadeniz’de gezmek adeta destansı bir yolculuk” ifadelerini kullandı.
DOĞANIN KUCAĞINDA BİR CENNET: SÜMELA MANASTIRI VE UZUNGÖL / TRABZON
Osmanlı döneminde önemli bir liman kenti olan Trabzon, İpek Yolu’nun vazgeçilmez duraklarından biriydi. Günümüzde, modern yapılarla Osmanlı ve Bizans dönemine ait izlerin harmanlandığı bu şehir, geçmişin izlerini ziyaretçilerine sunuyor. Örneğin Trabzon’daki Ayasofya Camii, 13. yüzyıldan kalma ihtişamıyla dikkat çekiyor ve içindeki freskler, tarihî ve sanatsal değerleriyle büyük ilgi topluyor.
Trabzon’un popüler adreslerinden biri de Sümela Manastırı… 1600 yıllık tarihiyle ve sarp dağların eteklerine inşa edilmesiyle büyüleyici bir durak olan bu manastır, görüntüsüyle oldukça büyüleyici… Manastıra ulaşmak için tırmanılan 100’den fazla basamak, zorlu bir yolculuk gibi görünse de, varış noktasındaki etkileyici atmosfer ve muhteşem panoramik manzara, tüm çabayı fazlasıyla değerli kılıyor.
Şehrin Uzungöl bölgesi ise yemyeşil vadiler ve yüksek dağlarla çevrili, huzur dolu bir dağ köyü. Göl kenarındaki yürüyüş parkurları, yerel restoranlar ve muhteşem dağ manzaraları, son yıllarda bu bölgeye olan ilgiyi daha da artırdı. Burada, yürüyüş yaparken ya da göl kenarında dinlenirken, doğanın sunduğu huzuru içinizde hissedebiliyorsunuz.
MACERA DOLU BİR DOĞA / RİZE
Rize, zengin çay üretimiyle tanınan bir şehir. 1912 yılından bu yana çay tarımına ev sahipliği yapan Rize, düzenli yağışları sayesinde mükemmel bir çay yetiştirme ortamı sunuyor. Günümüzde, yemyeşil çay tarlaları ve çay yapraklarını elle toplayan kadınlar, bu bölgenin simgesi haline gelmiş durumda…
Macera arayanlar için Rize’nin Fırtına Vadisi ve Fırtına Deresi, heyecan verici rafting turlarıyla öne çıkıyor. Güçlü akıntılar ve zorlu parkurlar, profesyonel rehberler eşliğinde adrenalin dolu bir deneyim sunuyor. Ziyaretçiler, bu sırada muhteşem doğanın tadını çıkararak unutulmaz anılar biriktirirler. Rize, hem çayı hem de doğal güzellikleriyle sonbaharda keşfedilmeyi bekleyen bir cennet…