Bugün TBMM’de kritik bir oylama var. AK Partili dört eski bakan hakkında ortaya atılan iddiaları değerlendirmek üzere kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu adı geçen kişilerin Yüce Divan’a sevk edilmelerinin gerekip gerekmediğine karar verecek. Ancak nihai karar bilahare milletvekillerinin tamamının katılımıyla Meclis genel kurulunda yapılacak oylamada belli olacak. Yani genel kurulda alınacak karar bugün komisyon tarafından verilecek karardan farklı yönde olabilir. Diyelim ki bugün Yüce Divan’a sevk kararı çıktı komisyondan, eğer genel kurul oylamasında milletvekillerinin çoğunluğu buna hayır derse eski bakanların Yüce Divan’a gönderilmesi mümkün olmayacak. Elbette tersi için de aynı şey geçerli.
Yalnız şöyle bir durum söz konusu bugünkü oylamayla ilgili: Meclis Soruşturma Komisyonu'nda çoğunluğu oluşturan AK Partili üyeler aynı zamanda partilerinin Meclis grubunun eğilimini de temsil ettiği düşünülen kişiler. Dolayısıyla Meclis grubunun eğilimini de yansıtan bir karar çıkacak bu üyelerden. Diğer yandan, meseleyi enine boyuna inceleyip ilgili kanıtları görerek vicdani bir kanaate ulaşmış olduklarından şüphe duyulmayacak Soruşturma Komisyonu üyelerinin vereceği bir kararın aksi yönünde oy kullanmayı AK Partili milletvekillerinin çok azının tercih edeceği düşünülüyor. Özetlersek, bugünkü Komisyon oylaması sanıldığından çok daha kritik.
Peki, lafı dolaştırmaksızın sonuçla ilgili ne söylenebilir? Komisyon’dan Yüce Divan kararı çıkar mı, çıkmaz mı? Bu soruya ne yazık ki yine biraz dolambaçlı bir cevap vermek zorundayım. Geçenlerde bu konudaki kişisel görüşümü yazmıştım. Bu sefer kendi görüşlerimi değil, AK Parti camiasında bu konuya nasıl bakıldığına dair gözlemlerimi yazmak istiyorum. AK Parti’nin hemen her kademesinden kişilerle bu konu üzerine yaptığım kişisel sohbetlerden edindiğim izlenimleri aktaracağım. Bunlara bakarak sonuçla ilgili tahmininizi kendiniz yapabilirsiniz.
Gördüğüm kadarıyla, bu konuda farklı yaklaşımlar var. Öncelikle “paralel yapı”nın gerçekleştirdiği 17-25 Aralık operasyonlarının onaylandığı şeklinde bir kamuoyu algısının oluşması istenmiyor. Ayrıca Yüce Divan görevini üstlenecek olan Anayasa Mahkemesi’nin adil ve tarafsız bir karar verebileceğine ilişkin kuşkular var bazı AK Partililerde. Özellikle Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın adeta bir muhalefet partisi sözcüsü gibi yaptığı açıklamalar sık sık hatırlatılıyor. Bütün bunlardan dolayı bugünkü Komisyon oylamasında ve bilahare genel kurulda “Yüce Divan’a hayır” denilmesini hararetle savunanlar var.
Diğer yanda ise partilerinin yolsuzluk suçlamalarını örtbas ediyor gibi görünmesinin daha büyük sorun olduğunu düşünenleri görüyoruz. Bu ikinci gruptakilerin sesi kamuoyunda daha az duyuluyor ama sayısal çoğunluk bu tarafta benim gördüğüm kadarıylaÖ Onu bilhassa söylemek isterimÖ Bu grubun konuya yaklaşımını ifade eden argümanlar ise şöyle özetlenebilir: “Biz Meclis’teki oylamada Yüce Divan’a evet de desek hayır da desek paralel yapının propaganda aygıtı bunu aleyhimize kullanacak. Evet desek bizim iddialarımızı kabul ettiler diyecekler. Hayır desek yolsuzlukları örtüyorlar diyeceklerÖ Eğer bir suç işlenmişse kimsenin yaptığı yanına kar kalmamalıÖ Paralel yapıya karşı bunlar için mücadele etmedik. AK Parti hiç kimseyi sırtında taşımaya mecbur değil.”
Diğer yandan AK Partililer arasında, suçlanan dört eski bakanla ilgili olarak da kapsayıcı bir görüş yok. Açıkça söylemek gerekirse, adı geçenlerden “ikisi”nin masum olduğuna inanılırken diğer “ikisi” hakkındaki iddialar ise ciddiye alınmış görünüyor.
Sonuç olarak, bugün gerçekleştirilecek oylama hakkında ne Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne de Başbakan Davutoğlu’nun bir kanaat veya beklenti açıklamamış ve hatta en küçük bir işaret vermemiş olduklarına da bakılarak AK Partili milletvekillerinin siyasî gerekçelerle değil, sadece vicdanî kanaatlerine göre oy kullanacakları söylenebilir.