İnsanlık tarihi boyunca muhtelif topluluklar arasında yaşanan türlü çeşit egemenlik mücadelesinde nihai sonuç daima bir tarafın karşı tarafın elindeki araziyi, şehri veya ülkeyi ele geçirmesiyle alınıyordu. Tarih kitaplarında anlatılanlardan bunu çıkarıyoruz. (Yağma amaçlı ve vur-kaç şeklindeki akınları tek başına egemenlik mücadelesi saymıyoruz.)
Ancak bir şehri veya ülkeyi ele geçirmenin başlıca iki şekli vardı: Kalıcı ve geçici istilalar. Kalıcı olana fetih, geçici olana işgal diyoruz. Peki, farkları ne bu ikisinin? Mezopotamya’nın tarihine bakalım örnek olarak...
Önce Sümerler’in, sonra Akadlar’ın, ardından Babilliler’in istilaları fetih hüviyetindeydi. Zira adı geçen kavimler istila edip yerleştikleri bu coğrafyaya iktisadi, sosyal ve idari alanlarda orijinal bir anlayış, yani yeni bir kültür getirmiş; hatta buraya geldiklerinde buldukları topluluklara kendi sosyal-siyasi düzenlerinin yanı sıra dünya ve evren telakkilerini de benimsetmeyi başarmışlardı.
Sonraki asırlarda gerçekleşecek olan gerek Pers gerekse Roma istilaları için de aynı durum geçerli olacaktır. Nihayet İslam fütuhatı bu coğrafyaya yepyeni bir inanç ve tasavvur dünyasıyla birlikte özgün bir iktisadi-sosyal-politik nizam yerleştirmiş ve Müslümanlar bu topraklar üzerindeki kültürü İslam medeniyetinin en önemli unsurlarından biri haline getirerek bugüne kadar yaşatmışlardır.
Türklerin Anadolu ve Rumeli fetihleri de aynı şekilde yeni bir düzen inşası çerçevesinde mümkün olmuştur. Osmanlı Devletinin daha küçücük bir beylik olarak ortaya çıkışından itibaren sadece bir asır içinde bütün Anadolu’ya ve Rumeli’ne peyderpey egemen olması ve bu egemenliğin beş asır gibi çok uzun bir süre daha sürdürülebilmesi sadece kılıç gücüne bağlanarak izah edilebilecek bir hadise olamaz.
İstanbul’un fethi için de aynı şey geçerli. Bakmayın siz fethin hep askeri başarı boyutunun öne çıkarılmasına. Hem Doğu Roma İmparatorluğu’nu İstanbul’un surları arasına sıkıştıran Osmanlı genişlemesinin hem de bu şehrin fethedilmesinin gerisinde medeniyet boyutundaki başarı önemlidir. Yani halkın ihtiyaçlarına cevap veremez hale gelmiş olan eski siyasi-iktisadi sistemin yerine yeni bir sistem getirebilme başarısı... “Bu şehirde Latin külahı görmektense Müslüman sarığı görmeyi” tercih etmeleri bu yüzden...
Çünkü yarım asırdan fazla süren Latin işgali Ortodoks İstanbul’a Katolisizm’den hiçbir şey katmadan sona ermişken, aynı şehir Osmanlıların fethinden kısa bir süre sonra sosyal hayattan mimari dokuya kadar her şeyiyle değişip dönüşerek bütünüyle yeni bir kimliğe bürünmüştür.
Latin istilasının tarihte benzerleri çok... Bir coğrafyayı misli görülmedik askeri zaferler neticesinde ele geçiren ama yeni bir nizam getirip buradaki insanlara benimsetemediği için egemenlikleri gelip geçici olmuş olan milletler az değil. En başta Moğol istilası böyle bir örnek... Moğollar istila ettikleri İslam topraklarında yeni bir düzen kuramadılar, kendi inançlarını ve değerlerini egemenlik altına aldıkları toplumlara benimsetemediler. Tam tersine bir-iki nesil sonra gittikleri yerin kültürünü kendileri benimsediler. Çin’dekiler Budist oldu, Ortadoğu’dakiler Müslümanlaştı.
Bugün artık egemenlik mücadeleleri silahsız da olabiliyor. Daha doğrusu iç egemenlik mücadeleleri modern çağlarda epeyce şekil değiştirmiş bulunuyor. Bir ülkenin yönetimini ele geçirmek için asker toplayıp mevcut hükümdarın üzerine yürümek zorunda değilsiniz. Onun yerine bir parti kurup iş dünyasından ve medyadan destek alarak seçime girmeniz gerekiyor.
Peki, bugün seçim yoluyla veya başka silahsız yollarla bir ülkenin yönetimini ele geçirmek tarihteki fetih/işgal ikilisinden hangisine tekabül ediyor? Galiba her iki kavram da yaşamaya devam ediyor. Çünkü iktidarı ele geçirmenin hâlâ iki yolu var. Bazı iktidarlar yeni bir anlayış, yeni bir ufuk getiriyorlar. Kişiler ve kadrolar olmasa da getirdikleri anlayış kalıcı olabiliyor. Bazıları ise gelip geçici işgal hüviyetinde kalıyor. İz bırakmıyor.
Söz gelimi YÖK’ü ele geçirmek, adliyeyi veya maliyeyi ele geçirmek, hatta hükümeti veya devleti ele geçirmek... Ele geçirdiğiniz yeri orada bulmuş olduğunuz anlayışla ve mevcut kurallarla yönetmeye devam ediyorsanız başardığınız işin adı fetih değildir. Sadece işgaldir. Geçicidir. Kalıcı değildir.
Cemaat deneyimi ortada...