Siyaset özellikle Türkiye’de böyle bir şey… Eğer muhalefetteyseniz ülke yönetimi için farklı yaklaşımlarınız olmalıdır muhakkak; ama farkınız insanların hayatını değiştirecek mahiyet taşımıyorsa her zaman alıcı bulamayabilir. Aynı zamanda ülkeyi yönetenlerin izledikleri yolun dışında bir yol önermenize gerek olmayan durumlar da olur. Bu durumlarda matematikteki etkisiz eleman gibi görünmemek için ekstra çaba harcamanız gerekir. Çünkü ülkeyi hâlihazırda yönetmekte olan kadroların yaptıklarının yanlış olmadığını söylerseniz muhalefet olmanızın anlamı kalmaz. İktidar ne yaparsa yapsın yanlış olduğu söylenmelidir.
Nereden çıktı şimdi bu konu diye soracak olursanız, şuradan: Dün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK Parti hükümetinin Meclis’e sevk ettiği iç güvenlik paketi için “Türkiye’yi felakete sürükler” dedi. Derken bir başka MHP yöneticisinin açıklamasını duydum: Hükümet tarafından hazırlanan iç güvenlik paketinin özgürlükleri ortadan kaldıracağını vs. vs. söylüyordu o da.
Biliyorsunuz, yeni düzenlemeyle birlikte molotofkokteyli saldırı aracı sayılacak, maskeli eylemcilere ceza gelecek vs. Bunun gibi önlemlerle hükümetin çözüm sürecinin kırmızıçizgisi olarak ilan ettiği kamu düzeninin korunması hedefleniyor. PKK’nın özellikle doğu ve güneydoğu illerinde devlet otoritesini zayıflatmaya yönelik olarak organize ettiği sokak olaylarına karşı böylesi tedbirler gerekli görülüyor. Elbette bu yaklaşımı eleştirebilirsiniz. Devlet otoritesini sağlamanın bu şekilde mümkün olmadığını söyleyebilirsiniz. Yasa paketinde kişisel özgürlükleri zedeleyebilecek hükümler yer aldığını da söyleyebilirsiniz. Ayrıca bu konudaki hassasiyeti MHP’lilerin ifade etmesi çok daha önemli olabilir. Ama MHP’nin terörle mücadele konusunda bilinen çizgisini ve politikalarını değiştirmiş olduğuna dair bir emare yokken yapılan böylesi açıklamalar inandırıcı olamaz.
Oysa MHP lideri Bahçeli’nin bugüne kadar kamuoyunda takdir uyandıran bir tavrı var: O da ülke siyasetinde doğru olduğunu düşündüğü hususlarda parti siyasetini bir kenara bırakarak gerektiğinde hükümete destek verebilmesi. Özellikle terörle mücadele konusunda ve ülkenin milli güvenliğine yönelik tehditler bahsinde MHP lideri bu tavrın güzel örneklerini gösterdi. Bu tutumun karşılığını da seçimlerde gördü. Şimdi bu tutumundan vaz geçmesi toplumda olumlu bir yansıma uyandıramaz. Bunu görmeleri lazım.
Diğer yandan Bahçeli’nin üslubundaki gereksiz sertlik de istenmeyen algılamalara sebep olabilir. Zira MHP lideri özellikle Kürt sorunu ve bölünme tehlikesi konusunda öyle şeyler söylüyor ki bunları söyleyen bir kişinin Ankara’da oturduğu yerden siyaset yapması değil, eline silah alıp dağa çıkması beklenir. Yoksa onun da vatanseverliğinden şüphe duyulur. Eğer vaziyet Bahçeli’nin söylediği gibiyse, yani devleti yönetenlerin ihaneti sebebiyle ülkenin fiilen bölünmesi söz konusu hale gelmişse buna karşı sadece haftada bir bağırıp çağırmak çare olamaz!
Bahçeli haftada bir yaptığı grup konuşmalarında bunları söylüyor ama haftanın geri kalan günlerinde memlekette bir olağanüstülük varmış gibi davranmıyor. Ayrıca dile getirdiği vahim problemlere karşı herhangi bir çözüm önerisi de sunmuyor. Oysa selefi Türkeş’in iyi kötü bir çözüm önerisi vardı. “Devletin yönetimini altı aylığına bana verin, PKK terörünü bitireyim” diyordu mesela! Rahmetli Türkeş’in savunduğu yöntemin artık çözüm getirmeyeceğini MHP’liler de fark etmiş olmalılar ki böyle şeyler söylemiyorlar. Buna mukabil çözüm sürecini onaylamadıkları ortada. Belki de hiçbirimiz bu sürecin getirdiği her şeyi, mevcut ve muhtemel bütün sonuçlarını yürekten benimsiyor değiliz. Ama geldiğimiz noktada Türkiye’nin bütünlüğünü devam ettirebilmek için bunun dışında bir çare görünmüyor ortada. Zaten MHP’nin de bir alternatif önerisi yok. Galiba bu yüzden Bahçeli sesini alabildiğine yükseltip çok sert sözler sarf ederek bu eksikliğini örtmeye çalışıyor.
Bütün bunları da günlük siyasetin ve parti yöneticiliğinin gereği sayıp hoş görmek gerekir belki. Ama “iç güvenlik paketi bireysel özgürlükleri ortadan kaldırıyor” eleştirisi o bünyede biraz tuhaf görünüyor. İnandırıcı olmuyor.