Genel olarak İttihatçılar ve özelde Enver Paşa hakkında okuryazar takımının veya yarı aydın zümrenin ezberleri neredeyse tamamen asılsız. Daha önce de yazdım: İttihatçılık İslamcıların, Türkçülerin, sosyalistlerin ve liberallerin yüz yıl öncesine kadar ittifak şemsiyesidir ama bu ekollerin günümüzdeki varisleri İttihatçı karşıtlığında ittifak etmekteler. Tarihin cilvesi! Kemalistler Atatürk idaresinin üstünlüğünü kanıtlamak için İttihatçıların maceracı olduklarını, dikta rejimine yöneldiklerini vs. vs. savunuyorlar. İslamcılık cumhuriyet döneminde nedense Abdülhamitçiliğe evrildiği için İslamcılarımız ve bilumum sağcılarımız Osmanoğlu hanedanı adına 1908 devrimine buğz ediyorlar. Liberal tavır ise bu toprağın değerlerine düşmanlığa dönüştüğü için artık İttihatçı düşmanı.
Bütün bu ekollerin ortak ezberleri ise tarihî gerçekleri tahrife dayanıyor. Neredeyse toplumun her kesiminin desteği ve katılımıyla gerçekleşen 1908 Devrimini askeri darbe diye anlatmak en başta… İttihatçılar istibdat getirdiler demek sonra... Özelikle savaş yıllarında yönetimin pür liberal bir karakter gösterdiği iddia edilemez ama bu dönemi öncesiyle ve sonrasıyla değerlendirirseniz daha az haksızlık yaparsınız. Ülke 1908’e kadar demokratik parlamenter bir rejimle yönetiliyor değildi. Ne seçim vardı ne Meclis. Cumhuriyetten sonra ise Meclis vardı ama 1950’ye kadar serbest seçim yapılmadı.
1908 devrimine öncülük eden ittihatçılar serbest seçimlerle Mebusan Meclisi’nin teşkilinin ardından hükümet kurmaya yönelmediler. Geçmiş dönemin saygın ve tecrübeli isimlerinin oluşturduğu ve İttihatçıların dışarıdan desteklediği kabineler görev yaptı uzun bir süre. 1912’de kendilerine “Halaskâr Zabitan” (Kurtarıcı Subaylar) adını veren bir cuntanın gerçekleştirdiği “askerî darbe”yle hükümet yıkıldı, halkın seçtiği Meclis dağıtıldı. Bunları kimse anlatmıyor...
Ancak darbe yönetiminin Balkan Savaşı’nda aldığı ağır yenilgi toplumda infial oluşturdu. Uluslararası baskılar neticesinde Edirne’nin Bulgarlara bırakılacağının duyulmasıyla iyice artan bu toplumsal infialin harekete geçirdiği İttihatçılar Babıali Baskını’yla darbe yönetimini devirdiler. Seçilmiş parlamentoyu yeniden açtılar. Ama yönetimi yine tam olarak ele almadılar. İttihatçı bir kabinenin iş başına gelmesi ancak Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’nın darbeciler tarafından suikastla öldürülmesi sonrasında gerçekleşti. 1908 Devrimi’nden beş sene sonra... Yani, İttihatçıların “darbe” yoluyla iktidara geldiğini, tarihimizdeki ilk darbenin Babıali Baskını olduğunu vs söyleyenler sadece cehaletlerinden dolayı böyle konuşmuyorlarsa- çok ayıp ediyorlar!
İttihatçılarla ilgili ezberleri teker teker çürütmek için kocaman bir kitap yazmak gerekir. Gazete köşesinde yapılacak işi değil bu. Ama son olarak Enver Paşa hakkında söylenenlere de değinmesem olmaz. Enver’in “ömrü boyunca Mustafa Kemal’i kıskandığı, bu yüzden askeriyede hep önünü kesmeye çalıştığı” iddiası birilerinin kendilerinin uydurup kendilerinin inandığı bir masal. Enver hasbelkader Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili olarak ordunun en tepesinde bulunduğu sırada Mustafa Kemal’in yarbay rütbesinde olduğu hatırlanırsa bu iddia havada kalır. İki isim arasında Milli Mücadele sırasında ortaya çıkan gerginlik konusunda ise aslı astarı olmayan spekülasyonlara kulak vermek yerine bizzat Enver Paşa ile Mustafa Kemal arasındaki yazışmalara göz atılmasını öneririm. (Bunun için Yusuf Gedikli’nin Enver Paşa: Nutukları Makaleleri Bazı Beyannameleri ve Mektupları isimli eseri en iyi kaynak.)
Enver’in Başkomutan Vekili olması hasebiyle Sarıkamış yenilgisinden sorumlu tutulduğu halde Çanakkale ve Kut’ul Amare zaferlerinin şeref payından mahrum edilmesi kabul edilemez. Sarıkamış faciasının gerçekçi bir anlatımı ve Enver Paşa’nın buradaki rolüyle ilgili tartışma ve iddialar hakkında objektif bir değerlendirme için Ziya Nur Aksun’un Enver Paşa ve Sarıkamış Harekatı adlı eserini öneririm.