Bu yılın haziranında yapılacak milletvekili seçimi için, şu veya bu parti açısından “en önemli seçim” gibi değerlendirme ler yapılıyor. Bütün seçimler önemli tabii. Siyasetçinin önemsiz gördüğü bir seçime rastlamadım bugüne kadar. Ama şöyle de bir şey var: Hazirana topu topu dört ay gibi bir süre kalmışken ülkedeki siyasi atmosfere şöyle bir baktığınızda seçime sadece iki parti girecekmiş gibi bir hisse kapılabilirsiniz.
Dışarıdan biri gelip seçimle ilgili yazılanları okusa veya bugünlerde sağda solda konuşulanlara kulak verse bu seçime sadece AK Parti ile HDP’nin katılacağını düşünebilir. Çünkü herkesin dilinde bu iki partiyle ilgili senaryo taslakları var. Bütün bir siyasetin gündemi varsa yoksa bu iki partinin performansına ve gelecek hesaplarına bağlı olarak şekilleniyor.
Oysa mecliste iki parti daha var. Hem de biri ana muhalefet. Öbürü ikinci büyük muhalefet partisi.
Ama sanki CHP ile MHP bu seçimin -ve dolayısıyla siyasi sistemin- etkisiz elemanlarıymış gibi bir görüntü var karşımızda. Bir yanıyla trajikomik bir durum bu. Ama bu tablo öyle gülünüp geçilecek bir tablo da değil. Çünkü a na muhalefet partisinin esamisinin okunmadığı, kıymet - i harbiyesinin bulunmadığı bir siyasi düzenin sağlıklı işlemesi beklenemez.
Keza MHP gibi Türk siyasetinde çok önemli toplumsal karşılığı olan bir misyon partisinin hiç değilse meclisteki varlığının önemsiz hale gelmiş olması sağlıklı bir durum değil.
Tamam, bu seçim iktidar partisi için özellikle önemli. Çünkü hem Başbakan Davutoğlu’nun partisinin başında gireceği ilk seçim olması bakımından alınacak sonuç önümüzdeki dönemin siyasi yapısı üzerinde etkili olacak, hem de AK Parti’ deki “üç dönem” kuralı dolayısıyla her zamankinden daha büyük bir kadro yenilenmesi yaşanacak. Diğer yandan başkanlık rejimi konusunun da seçim kampanyası sırasında bir şekilde gündeme getirilmesi ve bu konunun akıbetinin bu süreçte az çok belli olması mümkün ve muhtemel.
Tamam, bu seçim AK Parti için “en önemli” seçimlerden biri olacak bu bakımdan.
Tamam, HDP için de ilk defa “parti olarak” katılmaya hazırlandığı bu seçim doğal olarak kendi kısa tarihindeki “en önemli” seçimlerden biri olacak.
Tamam, HDP baraja takıldığı takdirde AK Partinin kendi başına Anayasa’yı değiştirmeye yetecek sayıda milletvekili çıkarabilmesi imkan ve ihtimal dahiline girecek.
Tamam, Kürt siyasi hareketinin mecliste temsil edilemeyeceği böyle bir durumda çözüm sürecinin akıbetinin risk altına girmesi mümkün. Bundan dolayı iktidar partisinin bir ikilem içinde olduğu da gerçek. Yani çözüm sürecinin devam etmesi ve terörün yeniden hortlayıp ülkeyi yönetilmesi zor hale getirmemesi için HDP’nin barajı geçmesini isteyecekleri, ama mecliste anayasayı değiştirmeye yetecek sayıda sandalye kazanmak için de bu partinin barajın altında kalmasını arzu edecekleri düşünülebilir.
Tamam, bu şartlar altında herkesin gözünün AK Parti ile HDP’nin üzerinde olması normal.
Tamam, CHP ile MHP’den siyasetin ana denklemlerini değiştirecek çapta bir hareket beklenmiyor.
Tamam , ama ne olursa olsun toplam seçmenin yüzde kırkının desteğini her durumda kendi hesaplarında muhafaza edebilen bu iki partinin siyasi sistem içindeki etkisi konumları demokratik yapının sağlığına bir tehdit.
Öncelikle bu iki partinin kurmay heyetleri olmak üzere Türk siyasetinin bugünü ve geleceği üzerine kafa yoran herkesin bu sorunu gündeme alıp çözüm araması lazım.
Benden söylemesi.