Hakan Fidan’ı eleştiri konusu yapmak

Siyaset büyük ölçüde “mesaj” alışverişine dayanır… Siyasi aktörler bir yandan birbirlerine, bir yandan siyaset üzerinde belirleyiciliği veya etkisi olan sosyal aktörlere verdikleri mesajlar üzerinden hedeflerine ulaşmaya çalışırlar. Sosyal aktörlerden destek, toplumun çoğunluğundan ise onay almakla hedeflerine ulaşırlar. Dolayısıyla doğru mesaj vermek ve mesajı doğru vermek siyasi sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesi için gerekli.

Giriş biraz teorik oldu galiba ama korkmayın, lafı bugünün siyasi gündemine getireceğim. Şimdilerde seçim sath-ı mâiline girilmiş olması dolayısıyla hassasiyet derecesi bir kat daha artmış olan mesaj alışverişinin kontrolü de ilgili aktörler bakımından bir kat daha önem kazanmış bulunuyor. Mesela daha önceki seçimlere yüksek baraj yüzünden bağımsız adaylarla katılan Kürt Siyasi Hareketi’nin şimdiki temsilcisi HDP yönetimi önümüzdeki seçime parti olarak katılma arzusunu ifade ediyor bir süredir. Biliyorsunuz bu partinin adayı cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 10’a çok yakın oy aldı. Bundan dolayı partinin de seçim barajını aşabileceğini düşünenler var. Oysa aynı parti cumhurbaşkanlığı seçiminden birkaç ay önce katıldığı yerel seçimlerde yüzde 6’yı ancak geçen oranda bir oy alabilmişti. Haddizatında yerelde güçlü olan bu partinin yerel seçimde aldığı oy miktarının “kemik seçmen” dediğimiz kitlenin sayısal durumunu gösterdiği dikkate alınırsa genel seçimde başarı sağlamak için bir “açılım”a ihtiyaç duyulacağı aşikâr.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanlığı seçimindeki oyların iki temel dinamiği vardı: İlki söz konusu seçimin kendine özgü şartları ve o günün toplumsal/siyasi atmosferi. Tayyip Erdoğan’ın karşısına MHP ile birlik olup “sağcı” ve “dindar” bir aday çıkaran CHP’nin bir bölüm seçmeninin bu karara tepki gösterip “kültürel anlamda”, yani ideolojik olarak kendilerine daha yakın gördükleri Selahattin Demirtaş’a oy verdikleri biliniyor. Ne var ki bu ilk dinamiği harekete geçiren bir diğer dinamik Demirtaş’ın ve partisinin o dönemde gerçekleştirdiği “mesaj alışverişi”ydi. Demirtaş ve arkadaşları seçim kampanyasının merkezine Kürt sorununu koymadılar. Özerklik, federasyon vb netameli konularda tartışmaya girmediler. Tam aksine toplumun farklı kesimlerinin özgül sorunlarına eğilen, bu sorunlara yönelik çözüm önerileri sunan bir siyasi söylem geliştirdiler. Ayrıca adayın güler yüzlü, uyumlu ve doğru mesaj alış verişine odaklı yapısı da olumlu bir sonuca ulaşılmasında etkili oldu.

Haberin Devamı

Önümüzdeki seçimde de benzer bir başarının gösterilebilmesi için benzer şartların devrede olması gerekir. Demirtaş bunun için bir yandan Kadir İnanır gibi isimleri aday yapmaya çabalıyor, diğer yandan Hüda-Par tabanına sıcak mesajlar yolluyor. Ama bir yandan da “barajı geçemezsek sonucunu devlet düşünsün” gibi tehdit mesajları vermekten geri durmuyor. Kürt Siyasi Hareketinin etkili ve tecrübeli isimlerinden Ahmet Türk diyor ki: “Seçim barajına takılıp seçilmezsek bu vebal devletindir. Bizler de kendi kaderimizi kendimiz tayin ederiz. Bundan sonrasını devlet düşünsün.”

Şimdi, HDP’nin barajı geçmek için oylarına talip olduğu büyükşehirlerdeki ılımlı Kürt seçmen, CHP’nin solcuları veya Alevi kesim bu sözlere bakarak ne düşünecek? “Demek ki biz bunlara oy verip barajı aşmalarını sağlamazsak ülkeyi yangın yerine çevirecekler. Öyleyse bunlara oy verelim” mi diyecekler?

Haberin Devamı

Benzer bir mesaj problemini de AK Parti’nin kimi sözcülerinde ve destekçilerinde görüyoruz. Biliyorsunuz MİT Müsteşarı Hakan Fidan milletvekili olmak için istifa etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerin sorusuna cevaben bu kararı doğru bulmadığını ifade etti. Başbakan Yardımcısı Arınç da Fidan’ın Başbakan olmayacağına göre MİT Müsteşarlığından ayrılmasının mantıksız olduğunu söyledi. Doğrusu, ben de aynı fikirdeyim. Ancak iktidar partisinin sözcüsü olarak algılanan bazı kişilerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın veya Arınç’ın ifadelerine sarılarak konuyu tartışma gündeminde tutmaları partileri açısından ne kadar doğru?

Zira bugün itibarıyla Fidan kendi kararını vermiş, MİT’in başından ayrılmış bulunuyor. Bugünden sonra Fidan’ın kararını sorgulamak ve eleştiri konusu yapmak AK Partililerin değil, muhaliflerinin işi olmalı. Çünkü Fidan seçime giden AK Parti’nin en önemli vitrin yüzlerinden biri. Birçok etkili ve güçlü ismi -üçüncü dönem kuralı gereği- siyasete ara verecek olan AK Parti’nin güçlü bir kadroyla yola devam ettiğini göstermek için en önemli figürlerden biri. Dolayısıyla partinin kimi sözcüleri ve destekçileri muhalefetin yapması gerekeni yapıp Fidan ismini tartışma ve eleştiri konusu olarak gündemde tutuyorlarsa, bunun adı yanlış mesaj alışverişi…

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR