Muhtemelen duymuşsunuzdur, “Putin Müslüman oldu” diye bir “haber”le çalkalanıyor ortalık birkaç gündür. Haberi duyunca benim aklıma yeni öğrendiğim bir fıkra geldi. Anlatmasam olmaz: “Ofli Hoca” camide vaaz veriyor. “Muhterem cemaat” diyor, “putin ne diyor? Namazını kıl, orucunu tut...” Dinleyenler şaşkın, “ne alakası var! Rusya devlet başkanının söyleyeceği laf mı bu” diye itiraz ediyorlar. “Ne Rusyası” diyor Ofli Hoca, “pu tin tiyorum... tinimiz, İslam tini... Pu tin!”
Şaka bir tarafa, biz bu filmi daha önce çok gördük. En son İngiliz Kraliçesi’nin oğlu Prens Charles’ın Müslüman olduğu haberini tartışmıştık. Hatırlayan vardır. Bir de hatırlayanın kalmadığı, ama tarih kitaplarından okuyup öğrendiğimiz örnekler var bu konuda. Mesela onsekizinci asrın sonlarında Mısır’ı işgal eden General (daha sonra Fransız İmparatoru) Napoléon Bonaparte’ın hak dini seçtiğine dair bir söylenti bütün İslam dünyasında hızla yayılmıştı. Elbette ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Genç Fransız generalinin ihtida ettiğine dair haber veya söylentilerin de bir kaynağı vardı. O da “La Générale”in kendi söz ve davranışlarıydı.
Ama bazı saf Müslümanların zannettiği gibi Kuran-ı Kerim’i okuyup etkilenmesiyle ilgisi yoktu bunların. Stratejik ve taktik gerekçelerle başvurulan bir halkla ilişkiler yöntemi vardı ortada. Hani bugün bizim siyasi parti liderleri, seçim dönemlerinde miting için gittikleri illerde o ilin futbol takımının atkısını vs takıyorlar ya, öyle bir şey bu onlar için. Mesela Bonaparte İskenderiye limanına indiğinde Mısır halkına yönelik olarak yaptığı yazılı açıklama “besmele” ile başlıyordu. Adının “Ali Napolyon Bonabart Paşa” diye söylenmesini isteyen Fransız generalinin Mısır’da sarık sarıp Ezher ulemasıyla sohbetler ettiği, hatta Cuma namazlarına da katıldığı söylenir. Gerçi bu rivayetlerin de doğruluğundan çok emin değilim ama yine de söz konusu “söylenti”lerin durup dururken çıkmış olabileceğini düşünmek fazlaca saflık olur.
Yıllar sonra benzer bir “söylenti” de Alman İmparatoru II. Wilhelm için çıkarıldı. Doğudaki en yakın müttefiki Sultan Hamid’le görüşmek üzere İstanbul’a gelerek burada Müslümanlara yönelik çok sıcak mesajlar veren Kayser, Berlin’den yayın yapan fısıltı gazetesine göre gizlice Müslüman olmuş, hatta hacca gitmiş ve “Hacı Wilhelm Muhammed” adını almıştı.
Bu söylentinin ortaya atılmasının ve yayılmasının iki gerekçesi vardı. İlki Türklerin Almanlarla kurmaları öngörülen stratejik işbirliği ilişkisini Müslüman Osmanlı tebaasına hoş göstermek. İkincisiyse İngilizlerin özellikle Ortadoğu’da ve İran, Hindistan gibi coğrafyalardaki Müslüman sömürgelerinde bir kırılma yaratmak. Cihan Harbi patlak verdikten sonra ise bu propaganda daha ziyade Rusya Müslümanlarına yönelik olarak gündeme geldi.
Diğer taraftan, üzerinde güneş batmayan imparatorluğun da eli armut toplamıyordu. İngilizler kendi krallarının ihtida ettiğine dair bir iddia ileri sürmediler ama bunun yerine “İstanbul’daki halifenin dinsiz ve mason İttihatçıların esiri olduğu... Çanakkale’ye gelme amaçlarının Müslümanlarla savaşmak değil, İslam halifesini kurtarmak olduğu” şeklinde bir propaganda yürüttüler.
Bu propagandanın başarılı sonuçlar verdiğini, Çanakkale’ye getirilip Türklere karşı savaştırılan Müslüman koloni askerlerinden dolayı biliyoruz. Ayrıca, aralarında Said Nursi, Mehmet Akif, Elmalılı Hamdi gibi simaların da yer aldığı İttihatçıların -sadece uzak ülkelerdeki Müslümanlar arasında değil Türkiye’de bile- İslam düşmanı ve dinsiz diye tanınmasında da savaş yıllarındaki İngiliz propagandasının etkisi olduğu muhakkak.
Almanlar bilahare II. Dünya Savaşı sırasında da özellikle Rusya Müslümanlarını etkilemek ihtiyacıyla benzer yollara başvurdular. Nitekim Hitler için de bu dönemde “Müslüman oldu” dedikodusu çıkarılmış, Führer’in gizlice ihtida edip “Haydar” adını aldığı yayılmıştı. Buna bugün bile inananların olduğunu söylersem şaşırmayın. Böyle bir tuhaflığı propagandanın gücüne mi yormak gerekir yoksa bu tür şeylere inanmaya yatkın bir toplumsal psikolojiye sahip oluşumuza mı, bilemiyorum.
Ama bildiğim bir şey var: “Müslüman oldu” söylentisine konu olan kişilerin hepsi sömürge imparatorluklarının başındaki hükümdarlar. Fransız, İngiliz, Alman… Şimdi de günümüzün en büyük çok milletli imparatorluğunun başındaki Putin için aynı “söylenti” çıkıyor karşımıza. Nedense küresel oyun hedefleri bulunmayan ülke liderlerinin dinimizle ilgilendiklerine hiç şahit olmuyoruz.