Cemaatin ‘rehber’i masum!

Geçenlerde “kesin inançlılar”dan söz etmiştim. PKK kitlesinin akılla, mantıkla bağdaşmayan önyargılarını izah sadedinde... Ama tabii bu sadece Kürt Siyasi Hareketi sempatizanlarına has bir durum değil. Her görüşten, her meşrepten insanı kendisine madun edebilen bir tür hastalık veya psikolojik hal... Zaten Eric Hoffer de, ister Budist olsun ister komünist, kitle hareketleri içinde yer alan herkesin ortak bir karakteristiğe sahip olduğunu söylüyordu. Kesin inançlı kişi, diyordu Hoffer, kendi görüşünün mutlak doğru olduğunu, tartışılamaz olduğunu ve hatta başkalarına zorla kabul ettirilmesi gerektiğine inanır.

Hoffer eserini konuyla ilgili sınırlı sayıdaki kaynağı kullanarak ve kendi çevresinde olup bitenleri gözlemleyerek yazmıştı. Gerçi insan psikolojisi farklı kültürler içinde bile üç aşağı beş yukarı aynı tezahürlere sahip. Yine de Hoffer eğer Türkiye’deki kitle psikolojisi tezahürlerini gözlemleme imkânı bulsaydı muhakkak daha zengin bir malzeme üzerinde çalışacağından daha farklı sonuçlara da ulaşabilirdi.

Haberin Devamı

Belki hatırlayan olur... Rahmetli Erbakan, seçmen kitlesinin ezici çoğunluğunun ülkedeki iki büyük partide bloke olmasına itiraz ederek, seçmeni “takım tutar gibi parti tutmaktan” vaz geçmeye çağırırdı. Her ne kadar sonradan onun partisini “tutanlar” ülkedeki en büyük seçmen grubu haline gelmişse de Erbakan’ın işaret ettiği mesele sosyolojik bir realiteye tekabül ediyordu. Gerçekten de siyasi parti taraftarlığı ne yazık ki futbol takımı taraftarlığından ancak bir gömlek daha fazla akla ve mantığa dayalı bir davranış. Hatta kişilerin sosyo-ekonomik statüleri ve kültürel aidiyet hisleri bu taraftarlıkta belirleyici olduğu için belki çok daha güçlü bir kimlik zamkı.

Siyasi parti taraftarlığı böyleyse daha katı bir takım ideolojik gruplarda veya “mesiyanik” inanışlara dayanan bazı dinî cemaatlerdeki mensubiyet duygusunu siz düşünün! Mesela Pennsylvania Cemaati de böyle bir yapı. Hz. Peygamber’in sık sık hocalarının yanına gidip geldiğine, hocalarını üzen olursa deprem, sel gibi doğal afetlerin oluştuğuna inanacak kadar “orijinal” bir cemaat bu.

Haberin Devamı

Sözgelimi, “Cemaatin hiç mi hatası yok?” diye bir soru soracak olursanız, “Böyle bir soru, Cemaat’e 40 yılı aşkın süredir ilmîmanevî rehberlik yapmış zâta gerekli muhasebeyi yapmadığı töhmeti ve hakaret manâsı taşır” cevabını alabilirsiniz. Bu cevabı veren kişiler “günahlar peygamberler için vahye, diğer rehberler içinse ilhama mânidir” argümanıyla kendi “rehber”lerinin hata yapmayacağını savunabilirler. “Din’e gerçekte hizmet eden bir Cemaat’in şahs-ı manevîsi velâyet-i kübra sahibidir ki, bu da, peygamberlere veraset demektir” iddiasıyla ise Cemaatin peygamber gibi masumiyet sahibi (günahsız) olduğuna inanmanızı da sizden isteyebilirler. (Bu paragraftaki tırnak içindeki lafları ben uydurmadım; Cemaat’in önde gelenlerinden Ali Ünal’ın Zaman gazetesindeki yazısından iktibas ettim hepsini!)

Ne diyorduk? Kesin inançlı kişiler diyorduk... Kesin inançlı kişinin kendi görüşünün mutlak doğru olduğuna dair inancı o kadar sağlamdır ki başka görüşleri görüş olarak kabul etmez. Dolayısıyla cemaati eleştirenleri de “İslam düşmanı, münafık vb” olarak görür. En iyi niyetlisi, “Bunlar bizim yaptıklarımızı eleştirdiklerine göre herhalde bu iş için menfaat temin ediyor olmalılar” diye düşünür.

Haberin Devamı

Şu anda tecrübe konuşuyor. Çünkü kişisel olarak da bu psikolojinin doğrudan muhatabıyım. Ne zaman Cemaatle ilgili eleştirel bir laf edecek olsam gelen tepkiler içinde en fazla ifade edilen argüman “tabii bunun için para alıyorsun” oluyor. Oysa Cemaatin ülkeyi yönetenlerle iyi geçindiği dönemlerde de bazı ciddi riskleri göze almak pahasına bu eleştirileri ifade edenlerden biri var karşılarında.

Bir de tabii insanın muhatabını kendi gibi bilmesi şeklindeki psikolojik realite var! Demek ki cemaati öven yazılar yazan, bu meyanda konuşan kişilerin de maddi menfaat için bunu yaptıklarını düşünüyorlar.

Belki de bir şey biliyorlar.

DİĞER YENİ YAZILAR