Başka bir kralın çocukları

Suudi Arabistan’da yaşanan “veliaht değiştirme” hamlesi çoğu kişiye şaşırtıcı geldi ama Riyad Sarayı’nın iç dengelerini az çok takip edenler için sürpriz olmayan bir gelişmeydi bu. Hatırlayacak olursanız, doğal yollarla gerçekleşmiş görünen son iktidar değişiminin ortaya çıkardığı iç dengeleri izah etmek amacıyla o günlerde yazdığım bir yazıda “parti” benzetmesini kullanmış; eski kral Abdullah’ın ölümü üzerine tahta yeni kral Selman’ın oturması aynı zamanda “Abdullah Partisi”nin iktidarı “Selman Partisi”ne devretmesidir diye yazmıştım.

Kral Abdullah zamanında Prens Mukrin’in ikinci veliaht ilan edilmesi aslında Veliaht Prens Selman’a karşı bir hamleydi. Bir sonraki aşamada “sağlık sorunları” gerekçesiyle veliahtlıktan indirilmesi şaşırtıcı olmayacaktı. Ancak Selman Partisi bu hamleye karşı direndi; akabinde emr-i hak vaki olunca da Abdullah Partisi’nin planları boşa çıkmış oldu.

Ancak Kral Selman tahta oturur oturmaz Riyad Sarayı’nda birtakım acil operasyonlar gerçekleştirdiği halde veliaht konusunu ileriye bırakmayı doğru bulmuştu. Abdullah Partisi’nin ihdas ettiği “ikinci veliaht” kurumunu da muhafaza ederek Mukrin’i veliaht, Muhammed bin Nayef’i ise ikinci veliaht ilan ettiler. Bunun anlamı “bizim gerçek veliahdımız Nayeftir” demekti. Dolayısıyla şartlar olgunlaştığında yeni bir hamleyle taşları yeniden dizdiler. Böylece mevcut kralın ilerlemiş yaşına ve sağlık durumuna rağmen Selman Partisi’nin iktidarı sağlama alınmış oldu.

Haberin Devamı

Diğer yandan, “veliaht değiştirme” hamlesiyle aynı gün gerçekleştirilen dışişleri bakanı değişikliğinin ise bahsettiğimiz hesaplaşmayla doğrudan ilgisinin olmadığı düşünülebilir. Çünkü tam 40 yıldır ülkesinin Dışişleri Bakanlığı mevkiinde oturmakta olan Suud el Faysal’ın çok uzun zamandır görevini yerine getiremeyecek derecede hasta olduğu bilinen bir husus. Dışişlerini onun adına de facto başkalarının yönettiği de malum. Eski kral zamanında Bender bin Sultan ve ekibi, yeni dönemde ise Muhammed bin Nayef ile Muhammed bin Selman…

Ne var ki yeni kral ve ekibi bu statükonun devamı yerine eskisinden bir hayli farklı bir dış politika vizyonunu hayata geçirmek üzere bu mevkie yeni bir bakan atamayı tercih ettiler. Dışişleri’nin dışarıdan yönetilmesinin pek de sağlıklı olmayacağını görerek bu tercihte bulunduklarını düşünmek lazım. Ama tabii hanedan içindeki “Faysal klanı”nın devlet yönetimindeki etkisinin veya görünürlüğünün bundan sonra nasıl olacağı da bir merak konusu…

Haberin Devamı

Başka vesilelerle daha önce de yazmıştım: Suudi Hanedanı içinde iki güçlü grup var. Sudayri ve Faysal klanları. Savunma, istihbarat, dışişleri ve içişleri gibi kilit pozisyonlar başta olmak üzere Washington Büyükelçiliği ve Riyad Valiliği benzeri stratejik koltuklar daima bu iki grubun elinde bulunur.

Kral Abdülaziz’in Vahhabiliğin merkezi olan Necid’in en güçlü ailelerinden birinin kızıyla yaptığı evlilikten dünyaya gelen yedi prens “Sudayri Klanı” diye anılıyor. Bunlardan Fahd 1982-2005 arasında tahtta oturdu. Sultan ve Nayef ise veliahtlık makamına kadar geldiler ancak krallık sırası kendilerine gelmeden vefat ettiler. Yeni kral Selman da Sudayriler’den.

Haberin Devamı

Vaktiyle Sudayri klanıyla işbirliği yaparak tahta çıkan Kral Faysal’ın çocukları da ülke yönetiminde hep etkili olageldi. Suud tam 40 sene ülkesinin Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturdu; Türkî tam 22 yıl boyunca Suudi istihbaratının başında görev yaptı. En büyük oğlu Muhammed ise özellikle uluslararası finans sektöründe etkili bir işadamı. Kızları da siyasi ve sosyal hayatta etkin ve etkili kişiler. Lulva kadın hakları aktivisti, Sara insani yardım gönüllüsü kimlikleriyle tanınıyor. Suudilerin kudretli istihbarat şefi Bender bin Sultan’ın karısı olan Hayfe ise Amerikalıları bile kuşkulandıran karanlık ilişkileriyle gündeme gelen bir kadın.

Demem o ki böyle bir grubun Suudi siyasetinde giderek etkisizleştiğine ilişkin görüntü boş verilecek bir konu değil.

Yerimiz kalmadı, bu bağlamda Prens Suud’un babası Kral Faysal’ı ve “İslamcı” siyasetini yarın konuşalım…

DİĞER YENİ YAZILAR