23 Nisan yazısı: İstanbul Kudüs olmadı

Bir ay kadar oluyor... Belki hatırlarsınız, o günlerde yazdığım bir yazıda Kudüs’te ve diğer Filistin şehirlerinde geçirdiğim birkaç günden bahsetmiştim. Türkiye’nin tarihi ve kültürel hinterlandında, yani atalarımızın izini taşıyan her yerde olduğu gibi İsrail işgali altındaki topraklarda da hepimiz adına kıymet biçilemeyecek işler yapan TİKA’nın bir faaliyeti dolayısıyla ilk defa görme fırsatı bulduğum bu coğrafyadan o günlerin hay huyu müsaade etmediğinden yeterince söz edemedim.

Belki fırsat doğdukça yine değinirim, başka vesilelerle izlenimlerimi paylaşırım diye düşündüm. Ama 23 Nisanın buna vesile olabileceği aklıma gelmemişti doğrusu:

Filistin’in bizim açımızdan en önemli ve en hassas yanı bir halkın binlerce yıldır üzerinde yaşadığı toprakların elinden alınıp vatansız bırakılması...

Biliyorsunuz, 1948’den itibaren topraklarını sürekli genişleten bir İsrail devleti var bir yanda. Diğer yanda kendi vatanlarında önce azınlık durumuna düşürülen, sonra vatanlarını da büsbütün kaybetme tehlikesiyle yüz yüze kalan Filistinliler...

Haberin Devamı

İsrail 1967’deki -Araplar açısından- utanç verici savaştan sonra “geçici olarak” işgal ettiği Filistin topraklarını kalıcı olarak gasp etmenin yollarını aramaya başladı. Bu çerçevede yerleşimci adı verilen göçmen grupları Filistinlilerden ele geçirilen araziler üzerinde kurmaya -veya kurdurmaya- koyulduğu planlı yerleşim yerlerinde iskân etti.

İsrail’in 1967’de belirlenen sınırlarının dışında yer aldığı için uluslararası camianın meşru kabul etmediği ve derhal durdurulması için defalarca BM kararı çıkartılan bu yerleşim yerlerinin sayısı her geçen gün arttı. Yani İsrail’i yönetenler hiçbir zaman uluslararası camianın tepkisine kulak asmadı; Birleşmiş Milletler’in kararlarını dinlemedi.

Hâlâ da dinlemiyor.

Bu arada Kudüs’ü ebedi başkenti ilan etti Siyonist devlet. Bugün Ramallah, Halil, Nablus, Betlehem gibi Filistin şehirlerinde yaşayan Müslümanların ne Mescid-i Aksa’yı ziyaret için ne de yakınlarını görmek için Kudüs’e girmelerine izin veriliyor. Koskoca bir “Utanç Duvarı” Batı Şeria’yı Kudüs’ten ayırıyor. Gazze ise tamamen tecrit edilmiş bir coğrafya. Ne dışarıdan Gazze’ye girmenize izin var ne de Gazzelilerin dışarıya çıkmasına. Bir nevi açık hava hapishanesi...

Haberin Devamı

“Bu anlattıklarının 23 Nisan’la alakası ne?” diyecek olursanız, şu:

Milli Mücadele başarıya ulaşamamış olsaydı bugün Türkiye’nin durumu da herhalde Filistin’in durumundan çok farklı olmazdı.

Özellikle -Sevres anlaşması gereği- Yunanlılara verilen Ege bölgesinde ve Trakya’da Türk nüfusun tamamen temizleneceği muhakkaktı. İngiliz işgali altındaki İstanbul’da ve İtalyan- Fransız bölgeleri olarak ayrılan Akdeniz kıyısında ve Güneydoğu’da da nüfus yapısının bütünüyle değişmesi gündeme gelecekti. Zaten Sevres Anlaşması’nın içeriğine bakarsanız, Anadolu’da bir “T(Deturkizasyon) planının en azından zihinlerde mevcut olduğunu görürsünüz.

Ege’de nüfus yapısının Yunanlılar lehine değiştirilmesi yolunda yapılanlar malum. Bu operasyon başarılı olsaydı savaş sırasında tehcir edilen Ermeni nüfusun geri getirilmesi de düşünülebilirdi. Bu durumda Anadolu Müslümanlarının hali Filistinlilerin bugünkü halinden bile daha kötü olurdu herhalde. 23 Nisan’da Millet Meclisi’nin teşkiliyle başlatılan Milli Mücadele işte böylesi bir tablonun oluşması ihtimalini ortadan kaldırdı.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR