Gelecekte neler olacağını bilmek on binlerce yıldır insanoğlunun en büyük hayali. Arkeolojik kazılarda çıkartılan 'fal' malzemelerinden tutun, modern edebiyat döneminin bilim kurgu romanlarında tasarlanan teknolojilere kadar sayısız alameti var bu arzumuzun. Aslında bilmek istediklerimiz bireysel dünyamızla ilgili basit şeyler. Yoksa dünya nereye gidiyor, ülkemizin sorunları ne olacak vb. soruların cevabını merak ediyor değiliz. Zaten bu tür soruların cevabı belirsiz de değil. Çünkü genel nitelikteki gelişmelere kuşbakışı baktığımız için başını görüp sonunu tahmin edebiliriz. Bu anlamda geçmişi bilen geleceği de bilir. Ne de olsa perşembenin gelişi çarşambadan bellidir demiş atalarımız.
İşin edebiyatı bir yana, 2015’te siyasi ve sosyal alanda nelerle karşı karşıya solabileceğimizi üç aşağı beş yukarı tahmin edebilecek durumdayız. Bir defa tarihi önceden belirlenmiş bir seçim var önümüzde. Çok büyük bir aksilik olmadığı takdirde Haziran’da yapılması beklenen milletvekili genel seçimi birçok bakımdan önemli. Öncelikle iktidar partisinin yeni kadrolarının belirlenmesi açısından... Bildiğiniz gibi, AK Parti tüzüğü gereği, milletvekilleri üç dönemden fazla bu görevde kalamıyorlar. Dolayısıyla bu haziranda AK Parti’nin üçüncü dönemi sona erdiğinde 2002’den bu yana meclis gurubunda yer alan çok sayıda isim listelere giremeyecek. Onların yerine yeni yüzler, bir anlamda taze kan gelecek AK Parti’nin meclis grubuna.
Diğer yandan, AK Parti ilk defa olarak başında kurucu lideri Tayyip Erdoğan olmaksızın bir seçime girecek. (Erdoğan 2002’de aday olamadığı seçimde de genel başkan olarak partisinin başındaydı.) Aynı şekilde Başbakan Ahmet Davutoğlu da ilk defa bir seçime partisinin başında girecek. Bir anlamda siyasetteki en büyük sınavını verecek. Bu seçimde alacağı sonuç hem partisindeki hem de ülke yönetimindeki rolünün şekillenmesine etki edecek.
Hazirandaki seçimden önce ise sürdürülmekte olan Çözüm Süreci’nin bir sınavı var. Kobani meselesi yüzünden ağır bir yara alan sürecin geleceğine ilişkin olarak 21 Mart'ta, yani Nevruz kutlamaları sırasında Öcalan’ın taraftarlarına yeni bir açıklama ve çağrı yaparak yeni bir sayfa açılması bekleniyor. Konuşulanlara göre, bu açıklama ülke sınırları içinde her türlü silahlı eylemin son bulmasına yönelik olacak.
Hatırlayacağınız üzere, Öcalan iki yıl önceki Nevruz’da bu anlamda bir açıklama yapmış, “Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir” diye örgütüne çağrı yapmıştı. Ne var ki ilk başlarda silahlı grupların yavaş yavaş sınır dışına çıkmaya başlamalarına rağmen sonra bundan vaz geçildiği görülmüştü. Aslında vaz geçilen Çözüm Süreci’nin kendisiydi. Çünkü Suriye iç savaşı sırasında oluşan otorite boşluğu içinde bu ülkenin kuzeyinde bağımsız bir Kürt devleti oluşturulması imkânı ortaya çıkmış, Siyasi Kürt Hareketi bu hayalin gerçekleşmesi ihtimalini çözüm sürecinden daha önemli görmüştü. Bilahare 6-7 Ekim vahşeti olarak tezahür eden ise uluslararası güçlerin “Rojava Devrimi” ne çok da sıcak bakmayışlarının örgütte yarattığı hayal kırıklığıydı.
Şimdi Siyasi Kürt Hareketi’nin Rojava Devrimi rüyasından uyanıp gerçekliğin soğuk dünyasında Çözüm Süreci’nin restorasyonu için adım atması gerekiyor. Ama geçen hafta sonunda yaşanan Cizre olayları da gösterdi ki PKK kitlesi kolay kolay bu rüyadan vaz geçmeye müsait bir psikoloji içinde değil. Onun için 2015’in bu anlamda sancılı geçeceğini tahmin edebiliriz.
Diğer yandan 2015 uluslararası Ermeni hareketinin “altın vuruş” yapmayı istediği yıl. Türkiye’nin bu konuda neler yapacağı kadar, Türkiye’nin müttefiklerinin tutumunun nasıl olacağı da önemli. Dolayısıyla özellikle dış politika alanında atılması gereken adımların hızlandırılmasını gerektiren bir dönemdeyiz. Ama yerimiz kalmadı; bu konuyu daha sonra ayrıntılı olarak konuşalım...
İyi seneler.