Haşmet Babaoğlu

Haşmet Babaoğlu

hasmetb@gazetevatan.com

Sevilmeden önce butun erkekler "yanlış"tır

Biz erkeklerin aşk meşk üzerine yazıp çizdiklerine bakıyorum. Bütün sözcükler duyguların fırtınaya tutulmuş kayığına binmiş batıp çıkıyorlar...

Haberin Devamı

Biz erkeklerin aşk meşk üzerine yazıp çizdiklerine bakıyorum. Bütün sözcükler duyguların fırtınaya tutulmuş kayığına binmiş batıp çıkıyorlar...

Karayı gözden kaybedecek kadar açıklara sürüklenmişlik hali sanki...

Oysa popüler basında aşk meşk üzerine (özellikle hafta sonu eklerinde) yazan kadınlar çok farklı.

Onlar hedefe kilitleniyorlar...

"Doğru" bildikleri yolda hedefe doğru ilerliyorlar...

Okuru zaman zaman kızdıracak kadar muzır olmaktan korkmayışlarının ve sözde şairaneliklerden uzak durmalarının altında kendileriyle kurdukları samimi ve cesur ilişki yatıyor.

Bu onların sık sık tökezlemesine, "frikik vermelerine", ipin ucunu kaçırmalarına, bazen beklenmedik saflıklar göstermelerine de yol açıyor ya, ben cesaretlerine ve üsluplarına bayılıyorum, işin doğrusu.

En sevdiğim yanları da kendileriyle de tatlı tatlı dalgalarını geçebilmeleri...

Sözü İlhan Uçkan'a getirmek istiyorum asıl...

Hani Erkekleri Kullanma Kılavuzu, Kadınları Kullanma Kılavuzu gibi kitaplar yazan ve Milliyet Cuma eklerindeki köşesinden kadın-erkek ilişkilerine çok eğlendirici, çok düşündürücü ama en çok da "oyuncu" bir gözle bakan yazar...

Onun kadın-erkek ilişkilerindeki içten pazarlıkları, gizli taktikleri, hesap kitapları açığa vurup oyun malzemesi haline getirişini ilgiyle takip ediyorum.

(Köşesindeki fotoğrafında da sanki okurlarına "bırakın bu numaraları, aklınızdan geçenleri biliyorum" der gibi gülüyor.)

Uçkan'ın yeni kitabı Doğru Erkeği Bulma Kılavuzu birkaç gündür elimin altında.

İnsanın aynı anda hem saf hem de uyanık olabildiğini iyi biliyor İlhan Uçkan. O bilginin rüzgârını arkasına alarak kadınlara soruyor: "Daha kaç 'doğru erkek' kaçıracaksınız elinizden? Haydi bakalım kolları sıvayın, işe girişin."

Önce kadın tiplerini tek tek çözümlüyor, sonra erkekleri: Yalancı erkek, kötümser erkek, evli erkek, maço erkek, tembel erkek, kendini beğenmiş erkek, vb.

Kitabı okurken bir yandan da modern çağın ilişkiler dünyasıyla ciddi ciddi yüzleşme imkânı veriyor.

163. sayfada esas soruyu soruyor Uçkan: "Doğru erkek kime göre doğru?"

İlk başta cevap basit: Tabii ki seçimi yapacak kadına göre...

Ama geminin su aldığı, bütün hesapların şapa oturduğu yer de orasıdır.

Yani "ne olduğunuzu" iyi bileceksiniz ki, sonra da ona uygun erkeği bulacaksınız!..

İlhan Uçkan da bu işin ne kadar zor olduğunu anlatıyor ve durumu şöyle noktalıyor: "Çık işin içinden çıkabilirsen!

Bana sorarsanız bu zor değil, zordan da öte, imkânsız bir iş.

Çünkü insanlar tek tek az çok oturmuş bir "kişiliğe" sahip olabilirler.

Ama ilişki demek, iki insanın "oldukları gibi" bir araya gelmeleri demek değildir.

Her ilişkinin kendi "kişiliği" vardır.

Eski ilişkisinde evinden dışarı çıkmak bile istemeyen bir kadının yeni sevgilisiyle dünyayı dolaşmaya başlaması gibi durumlara bu yüzden çok sık raslarız.

Herkesin "doğru erkek" diye baktığı eşlerini terkedip herkesin "yanlış erkek" diye gördüğü sevgililere tutkuyla koşan kadınların serüvenleri sadece çılgınlık mıdır? Oysa sorsanız onlar da "şimdi doğru erkeği buldum" diyeceklerdir size...

Erkekler tarafında da çok değişkendir havalar...

Leyla'yla olgun, Necla'yla çocuk olan erkek ne kadar tanıdık biridir...

Hale'yle maço, Jale'yle light olan erkek ne bildik bir tiptir...

Size bir şey söyleyeyim mi?

Bütün erkekler bir kadın onları sevmeden önce "yanlış"tır.

Sevgi ilişki halini aldığında "doğru erkek" olurlar...

En sonunda da...

Neyse, konuyu burada kapatalım da, işin eğlencesi kaçmasın!


xxxxxxxxxxxxxx
Bakıyorum... Mezarlığın kapısındaki ayeti görünce nasıl öfke ve huzursuzlukla kaleme sarıldıklarını unuttu arkadaşlarımız.

Şimdi bana "ben ölümden korkmuyorum" diyerek kendilerini anlatıyorlar.

Anlıyorum ama...

Ölüm cesaretimizi sınama kapısı olmadığı gibi, ölümden korkmak da ayıp değildir...

Oysa ben modern kültürün içinde sakladığı ölüm korkusundan söz ediyordum.

Ölümlerin karşısına soğuk bir "X" işareti koyduran ideolojiden ve sanki ölümsüz olduğumuz duygusu yaratan popüler kültürden söz ediyordum.

İnsanı "Öteden beri mezarlıkların şehirlerin dışına kurulduğunu" iddia edecek kadar tarihten bihaber kılan kültürel körlükten söz ediyordum.

Ancak bu tartışma sayesinde anladım ve çok memnun oldum ki, okurlar meseleleri derinlemesine kavramaktan kaçınmıyorlar.

Bir kez daha anladım ki, yüzeysellik okurun değil, basının marifetiymiş...

DİĞER YENİ YAZILAR