Olimpiyatlara ilgi yok! Neden?

Haberin Devamı

Günlerdir çevremdekilere bakıyorum da...

Olimpiyatlara karşı garip bir ilgisizlik var hepsinde.

Eurosport’ta orta halli bir tenis turnuvasını ekran başından kalkmadan heyecanla izlediğini bildiklerim, olimpiyat yayınlarına başlarını çevirip bakmıyorlar.

Akşam muhabbet masasında muhteşem yüzücü Phelps’ten konuşmaya bayılanlar sabah Phelps’in finalini izlemek için uyanmaya hiç yeltenmiyor.

Kaldı ki, olimpiyat denince “ihanetine uğradığımız eski dost”tan söz edilmiş gibi bütün yüzler anlamlı biçimde buruşuyor.

Ne oldu peki?

Neden böyle?

Olimpiyatlar Çin’de yapıldığı için ilgi çekici karşılaşmaların saatleri bize hiç uymuyor. Üstelik saatler Amerikan televizyonlarına ve seyircisine göre ayarlanmış.

Mesela en büyük gürültünün koptuğu yüzmede elemeler akşam, finaller sabah yapılıyor bizim gibi ülkelerin sporseverleri hapı yutuyor. Bu doğru!

TRT olimpiyat yayınlarında dökülüyor!

Acayip anlatımlar, kötü sürpriz sayılabilecek yorumcular ve bazı sunucuların inanılmaz bilgisizliği izleyeni allak bullak ediyor. Bunlar da doğru!

Üstelik insan ne yaz tatili keyfini sürerken ne de sıcakta iş peşinde koştururken olimpik sporlarla yeterince yakından ilgilenebiliyor.

Fakat külahı önümüze koyup düşünelim.

Başka bir şey daha var.

Tam adını koyamadığımız, dile getirmekte zorlandığımız bir şey...

İşte o “şey”i kurcalamak, sorgulamak gerekiyor biraz.

***


Aslına bakarsanız, dünyada da durum az çok aynı.

Olimpiyatlara ilgi hızla azalıyor.

Atina Olimpiyatları sırasında İngiltere’de kamuoyunun sadece yüzde 52’si “ilgileniyorum” derken, Pekin Olimpiyatları’nda bu oran yüzde 36’ya düşmüş.

Almanya, Fransa ve Japonya’da yapılan araştırmalar ilginin bütün zamanların en düşük noktasına geldiğini gösteriyor.

ABD, Rusya ve Çin gibi hem Olimpik sporlarda hem de kitle sporuyla bağını koparmamış ülkelerde de oran düşük fakat Atina Olimpiyatları’na göre sadece yüzde 6’lık bir azalma olması sponsor firmaları şimdilik rahatlatıyormuş.

Fakat NBC gibi yayıncı kuruluşlar için Amerikalı yeni yetmeler üzerinde yapılan son çalışmalar ürkütücü.

Gençler ilgilenmiyor. Elemeleri umursamıyorlar. Öncesi ve sonrasıyla 10 dakikalık bir yarışma videosunun sadece 2.5 dakikası üzerinde odaklanabiliyorlar. (NBC şimdi her yarışmayı bir de bu kadar süre içinde heyecan verici biçimde özetleyip aktarabilme üzerinde çalışıyormuş!)

***


Yine de hepsi bir kenara..

İtiraf edelim ki, esas sorun başka yerde!

Olimpik sporlardan soğuyoruz, kopuyoruz!

Çünkü artık yüzlerce yıllık sporla ilgili atıp tutmaların yaldızı dökülüyor.

Sporun “yüksek ahlak, barış, kardeşlik” olduğuna kim inanıyor artık?

Olimpiyatlarda “asıl önemli olanın kazanmak değil katılmak olduğu”na inanan var mı?

Söyleyin...

Sporcuların çocukluklarından beri insanlık dışı koşullarda madalya almaya hazırlanan “kurbanlar” olduğunu düşünüp hissetmeyen kaç kişi kaldı?

Kaç kişi azmin ve çalışmanın gücüne, kaç kişi dopingin, sponsorun ve imkânların gücüne inanıyor? Karşılaştırmaya var mısınız?



***




Transferler doğru yerlere yapılmamış

Fenerbahçe de, Galatasaray da iki farklı yenilgiden sonra beraberliği yakaladı.

Futbolumuzun temel karakteri haline gelen “yenilgiyi kabullenmeme” tavrının “baba”sı iki hocanın yeri gelmişken bir kez daha kulaklarını çınlatalım!

Denizli ve Terim’in attığı tohumların kalıcı ürünler verdiğini bir kez daha anlamış olduk!

Bunu kaydedip sadede gelirsek...

Hem Fenerbahçe hem de Galatasaray maçları gösterdi ki, gösterişli sayılabilecek bir transfer sezonu yaşayan iki takım da dertlerine çözüm sayılabilecek transferler yapmamışlar!

Bu önemli!

Fenerbahçe geçen yıl ön liberoda hayati sorun yaşıyordu. Orada hâlâ ne Aragones’i ne taraftarı rahatlatacak bir oyuncu var! Üstelik giden Aurelio’nun yeri de şimdilik dolacak gibi görünmüyor.

Galatasaray’da ise tatsız gerçekleri dün bizim Gökmen (Özdemir) açık açık yazmış. Meira stopper ama ön libero karışımı bir görevle oynadı, olmadı. Arda’nın yerine transfer var ama sağ beke yok!

Bunlar sonra çok baş ağrıtır.

DİĞER YENİ YAZILAR