Bu pazar kendinize şunu sorun!

Ben “kitle insanı” mıyım, “azınlık” mıyım? Azınlık, derken dini ve etnik azınlıklardan değil, nitelikli bireyden söz ediyorum

Ve ardından şu sorularla devam edin. Kendimi kalabalıklardan soyutluyor muyum? Kalabalıkların ideallerini, fikirlerini dışlıyor muyum? Kendi bölgeme yabancılaşmış hissediyor muyum? Cevabınız “evet” ise siz “azınlık insanı” olabilirsiniz. Çünkü zaten siz kitlelerin fikirlerini dışladığınız için azınlık kalmışsınız. Hatta azınlığı oluşturan diğerleriyle fikren örtüşmeniz bile önemli değildir sizin için.

Ya da.. Kendinizi herkes gibi mi hissediyorsunuz? Yine de bundan gocunmuyor musunuz? Hatta başkalarıyla aynı hissetmekten zevk mi alıyorsunuz? Kendinizi bir takım özel yeteneklerle tanımlamayı denediğinizde -özel bir uğraş, hobi vs, herhangi bir konuda başkalarından daha başarılı mıyım diye kendinize sorduğunuzda- hiçbir sıradışı niteliğinizin bulunmadığını mı fark ediyorsunuz? O zaman siz “kitle insanı” olabilirsiniz.

Bu “tek düze” insanın yalnız hevesleri vardır, yalnız kendi hakları olduğunu sanır, ama görevleri olduğuna inanmaz. İnsanı zorlayan soyluluktan yoksun, kendi vasatlığından kuşkulanmayı bile aklına getirmez. Kendine güveni Hz. Adem’inki gibi, cennetten çıkmadır. Azınlıklarla da sorunları vardır. “Siz elitler” diye başlayan cümlelerle itham ederler karşısındakileri. Şunu bilmezden gelirler ki, seçkin insan aslında kendini başka insandan üstün sanan bir ukala değildir. Dilediği hedeflere ulaşamasa da başkalarından beklediğinin fazlasını kendinden bekleyen insandır.

Haberin Devamı

Ve bugün toplumda şahit olduğumuz gerçek şu ki; bir yerde kendisinden çok şey bekleyerek güçlükleri ve görevleri sırtlayanlar, öbür yanda kendisinden özel hiçbir şey beklemeyenler. Kitle insanları yaşamayı “her an nasılsa öyle olmak” diye anlıyor, kendi kendini mükemmelleştirmek için zora koşmaksızın, gününü boş geçiriyor öylece savrulup gidiyor.

Sanılanın aksine aslında köle gibi yaşayan kitle insanı değil, azınlık insanıdır. Çünkü seçkin kişi, yaşamını eğer bir şeylerin hizmetine adamamışsa bir anlam veremez ona. Bu yüzden hizmet etme gereksinimini bir baskı olarak algılamaz. Herhangi bir nedenle o gereksiniminden yoksun kalırsa tedirgin olur ve kendisine baskı yapacak daha çetin daha çok çaba isteyen kurallar icat eder. Disiplin olarak yaşamdır bu. Goethe şöyle diyor: Keyfince yaşamak halk adamına göredir. Soylu kişi düzen ve yasa arayışı emeller.

Haberin Devamı

Bugün seçkin dediğimiz insan tipinin sahip olduğu özel hak ve ayrıcılıklar o kişinin büyük oranda kendi yeteneğinin, eğitiminin, çabasının sonucudur. Bu kişilerin çoğunun hayat hikayesine bakın, hep olağanüstü çabayla isimsiz kalabalıkların arasından sıyrılıp kendine yer açabilen, üstünlük sağlayan kişiler olduğunu fark edeceksiniz. Halbuki diğer bahsettiğimiz kitle insanlarının hakları ise, salt yararlanma ve onlara verilmiş armağandır. Hiçbir özel çabayı içermez.

Ve bu büyük kitlelerin fikir sahibi olması, onların kültürlü olduğu anlamına gelmediğinden, tartışma kültürü de ortadan kalkar, nezaket yerini küfüre, doğrudan eyleme ve barbarlığa bırakır. Çünkü fikir gerçeğe meydan okumadır. Fikir edinmek isteyen kimse, önce kendini gerçeği aramaya adamalı, fikirlerinin değişebileceğini kabul ederek masaya oturmalıdır. Demokratik tartışmanın özü budur.

Haberin Devamı

Günümüzün vasat kitle insanlarının tartışmalarını bir gözlemleyin. Hemen yüksek ses tonundan saldırganlaştıklarını, hak vermeyi ya da kendisine hak verilmesini istemekten çok, düpedüz kendi görüşlerini dayatmaya kararlı görünen bir insan profili çizdiklerini görürsünüz. “Haklı olmama hakkı, haksızlığın hakkı..” gibi bir şey bu.

150 yıl önce, Endüstri Devrimi sonrası Avrupa nüfusu 3.5 kat arttı. Sonuçta tarihin üzerine kümelenen bu kitle yığınları, iki dünya savaşının çıkmasında rol oynadı. İspanyol yazar Jose Ortega y Gasset’nin “Kitlelerin Ayaklanması” kitabı tam da bunu; üstünkörü eğitimden geçen, son teknolojiyle donatılan, kendini fakirlikten bir nebze kurtaran ama kültürsüz insan yığınlarını anlatıyor. Siz kimsiniz? “Kitle insanı mı, Azınlık insanı” mı? Cevabı İş Bankası Yayınları’nın bu kitabında.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR