Bu sözler çok satan Sapiens ve Homo Deus kitaplarının yazarı Yuval Noah Harari'ye ait. Yazarın kısa sürede best-seller olan 21'inci Yüzyıl İçin 21 Ders adlı son kitabı, öncekilerin aksine geçmiş ve geleceği değil, günümüzü değerlendiriyor.
Şu an karşımızdaki en büyük zorluklar ve seçimler ne? Nelere dikkat etmeliyiz? Çocuklarımıza ne öğretmeliyiz?
Kitap; iş, özgürlük, eşitlik, savaş, din, göç, milliyetçilik gibi 21 temel başlıkla, günümüz sorunlarını ve bizi bekleyen acı gerçekleri masaya yatırıyor.
Mesela pek farkında değiliz ama, sanayi devriminden bu yana en büyük değişim yaşanıyor. Teknoloji, robotlaşma ve yapay zeka baş döndürücü hızla geliyor. Milyarlarca kişi işsiz kalacak. Belki de 21'inci yüzyılın halk ayaklanmaları, insan sömüren sermaye sahiplerine karşı değil de artık kendilerine ihtiyaç duymayan sermaye sahiplerine karşı yapılacak.
Ve liberalizmin artan işsizliğe karşı üretebileceği bir çare de görünürde yok. O yüzden dünyanın her köşesindeki demokrasilerde aşırı uçlara fikirlere yönelme var. 1920'lerde tarımda makineleşme ile işten çıkartılan bir tarım işçisi, traktör fabrikasında iş bulabiliyordu. 1980'lerde işsiz kalan bir fabrika işçisi süpermarkette kasiyer olarak işe başlayabiliyordu.
Şimdi durum aynı değil.
2020'de işini robota kaptıran bir kasiyerin ya da tekstil işçisinin artık veri analizcisi, kanser araştırma testi uygulayıcısı, insansız uçak operatörü ya da yarı insan yarı yapay zekadan oluşan bir bankacı ekibinin parçası olarak çalışmaya başlaması gerekiyor. Fiziksel güç gerektiren işler robotların çalışma alanına girerken, geriye sadece beyin gücü bilgisine dayalı zor sofistike işler kaldı.
Suriye semalarında uçan insansız hava uçakları belki savaş pilotu gerektirmiyor ama askeri üste 30 kişilik yer ekibine ve toplanan bilgilerin analizi için en az 80 kişiye daha ihtiyaç duyuluyor. İşsiz bir kasiyerin başlayıp birkaç aylık eğitimle üstesinden gelebileceği kolaylıkta işler değil bunlar?
Günümüzde milyonlarca Bangladeşli ürettikleri tişörtleri Amerikalı müşterilerine satarak geçiniyor. Ancak kısa süre sonra yapay zeka, robot ve 3-D yazıcılarının devreye girmesiyle ucuz ve vasıfsız iş gücü çok daha az önem taşıyacak. Tişörtleri Bangladeş'te imal edip bunların ABD'ye nakledilmesiyle uğraşmak yerine Amazon.com'dan satın alıp, köşedeki fotokopici kadar yakın mahalledeki 3-D yazıcı dükkanlarında bastırabileceksiniz. Hatta birkaç bin dolara kıyarsanız evinize bile 3-D yazıcı alabilirsiniz.
Sonuçta işlevsiz bir sınıfın ortaya çıkışına tanıklık edebiliriz. Hatta bu, şu anda 40'lı-50'li yaşlarda olanlar için de geçerli... Elimizdeki iş yok oluyor. Dolayısıyla hükümetler hem yüksek işsizlik oranıyla, hem de nitelikli işçi eksikliğinin yaşandığı çift yönlü problemle karşı karşıya. Zengin ülkeler bu tür vasıfsız işsizlere temel gelir adı altında ömür boyu ihtiyaçlarına yetecek kadar bir maaş bağlamak zorunda kalabilir. Sosyal ülkelerse temel hizmet adıyla (maaş bağlamak yerine) bedava eğitim, bedava sağlık hizmeti, bedava ulaşım hizmeti sunabilir. Ama bunların hiçbirini gelişmekte olan ya da fakir ülkeler yapamaz. Peki ne olur?
O fakir ülkelerin stratejik önemi, yeraltı yerüstü zenginliği yoksa, bugünün Afrikası gibi kaderine terk edilir. Hayat, bilimkurgu filmlerinde gördüğümüz yüksek duvarların arkasına çekilmiş zengin kibirli uluslarla, duvarın dışında kalan 'barbarlar'ın çatışmasına döner.
İşte bu yüzden çocuklarımızı yarına çok dikkatli hazırlamalıyız. Bugün çocuğunuza Çince, Rusça, Japonca öğreterek iyi bir şey yaptığınızı sanabilirsiniz. Halbuki yarın, enseye takılan ufak bir çiple Korece'den Hindu diline kadar her dili konuşan bir nesille karşılaşabilirsiniz. Maceralara yelken açmak yerine çocuklara şunu öğretin: Eleştirel düşünce, iletişim, işbirliği ve yaratıcılık...
Milletler bugünkü konjektürde sınırlarına çekilip içlerine kapanıyor gibi görünse de, insanlığın tarihsel gelişimi dünyanın her zaman tek bir medeniyete doğru gittiği yönünde.. O zaman çocuklarımıza daha ilkokuldan başlayarak yeni ülkeleri, yeni kültürleri, yeni dinleri, yabancılarla iletişim kurmayı öğretmeliyiz. Yaşam becerilerine ağırlık vermeliyiz.
İnternette her aramamız, Netflix'e Facebook'a her girişimiz, hastaneye her yatışımız kişiliğimizle, sağlığımızla ilgili bilgileri başkalarına servis ediyor. Bill Gates diyor ki, "Gelecekte veri depolamak değil, o veriyle ne yapacağını bilenler hayatta kalacak." Geleceğin meslekleri açıkça görülüyor ki teknolojiyi elinde tutanlarla şekillenecek. Data analistleri gözde olacak. Sağlık hizmetlerinin (hemşirelik, evde bakım, akıllı cihazlarla kişisel bakım ve takibi) yıldızı parlayacak. Mutfak sanatları, aşçılık, gastronomi popülerliliğini koruyacak. Tasarım, dizayn, sanat yine çok para kazandıracak. İletişime dayalı insan kaynakları, pazarlama yine rağbet görecek. Hizmet sektörü, otelcilik, havacılık, lojistik daha da yükselecek.
Harari'nin kitabı, her söylediğine katılmasam da, birçok başlıkta hem fikir olduğum, hızla okunan, zihin açıcı, sürükleyici bir eser.