Farkında mısınız, Dünya Kupası’nda başarı gösteren ülkelerin futbolu, Afrikalı-Arap göçmen çocuklarının sırtında yükseliyor. Avrupa’da bir tarafta onları istemeyen bir siyasi konjektür, diğer tarafta ise onlarla sevinip ağlayan milyonlar var. Onların futbol başarısı bize neyi anlatıyor?
Lukaku yerde yatıyor, faul bekliyor. Hakem ‘devam’ dedi. Şimdi bir kontratak. Umtiti’den Kimpembe’ye... Orta sahada topu Pogba’ya kazandırdılar. Pogba bir çalımla Fellaini’yi geçti; arkadaşı Matuidi’yi gördü. Mbappe defansın arkasına sarktı. Matuidi’den Mbappe’ye.. Ceza sahasına Dembele hareketlendi. Ortaaa, Dembele’yi aştı, Umtiti yükseldi kafaaa ve gooool. Fransa öne geçti.
TV’nin sesine kulak verirseniz Kamerun-Nijerya maçı oynanıyor sanabilirsiniz. Halbuki Fransa ve Belçika, finale kalmak için ter döküyor.
Futbolun efsane ismi Pele “21’inci yüzyılda mutlaka bir Afrika takımı Dünya Kupası’nı kazanacak” kehanetinde bulunmuştu. Ülke olarak değil ama, takım olarak sanırım kehaneti tutacak. Çünkü Arap ve Afrikalı oyuncular hiç olmadıkları kadar kupaya yakın.
Mülteci sorununun Avrupa’nın gündemi olduğu şu günlerde, Dünya Kupası’nda Fransa ve Belçika’nın ya da İngiltere İsviçre’nin başarısı bize neyi anlatıyor? Fransa’da 23 kişilik milli takım kadrosunun 17’si Afrika kökenli. Belçika ve İngiltere’de ise bu sayı yarı yarıya...
Hepsi de Kongo, Brundi, Cezayir, Kamerun, Mali gibi ülkelerden göç edip, AB ülkelerinde iş aş bulan çalışkan anne babaların birinci jenerasyon çocukları... Hepsi de giydikleri formayı hak ediyor ve dünya arenasında ülkelerini zirveye taşıyor. Hem de ırkçılığın prim yaptığı şu anki Avrupa siyasi arenasında...
Fransa’da aşırı sağcı Marine Le Pen, cumhurbaşkanlığı yarışında boy gösteriyor, Macron karşısında seçmenin üçte birinin oyunu (yüzde 34) alıyor. Almanya’da Merkel ve koalisyon ortağı solcu SPD tarihi oy kaybına uğruyor. Irkçı AfD partisi yüzde 13 oy ile üçüncü geliyor. İsviçre’de mülteci karşıtı parti, parlamentoyu ve iktidarı ele geçirmiş, müslümanlara dünyayı dar ediyor. İtalya’da popülist aşırı sağcı Ligi (Kuzey Ligi), kampanyasını mültecileri ülkeden sınır dışı etmek üzerine kurmuş. Irkçılığın kol gezdiği (siyahi oyuncuları maymuna benzetilip, sahaya muz atıldığı bir ülkeden bahsediyoruz) İtalya’nın “ari” milli takımının bu yıl Dünya Kupası’na katılamadığına da dikkatinizi çekerim.
Fransa’da son üç yıl içinde terör saldırılarında 250 kişi ölmüş, 1000 kişi yaralanmış. Belçika’da da keza sadece havaalanına yapılan bombalı saldırılarda 32 kişi ölmüş, 340 kişi yaralanmış. Hepsinin de arkasında bu ülkelere göç edip, yerleşen radikal teröristler var. İşte böyle bir tablodan bahsediyorum.
Ve şimdi bu ortamda çoğu Müslüman mültecilerin evlatlarından oluşan takımlar, ülkelerinin gururu oluyor. Milyonlar onlarla kucaklaşıyor, toplumdaki nefreti, sevgiye dönüştürüyorlar.
Fransa nüfusunun yüzde 6.8’i, Belçika nüfusunun ise yüzde 12.1’i göçmenlerden oluşuyor. Göçmen sorunu, nüfusu 12 milyon kadar olan Belçika için çok daha önemli. Bakın ne yapmış Belçika bugün sahadaki Altın Jenerasyon’u yetiştirmek için...
- 2000’lerin başıydı. Belçika’nın sporda kuruyan altyapısını kuvvetlendirmek için yetkililer var olan insan gücünü maksimize etmeyi hedefledi. Ülke çok fazla mülteci alıyordu. Proje-2000 kapsamında devlet, yetenekli göçmenleri futbola davet etti.
- Her futbol kulübüne, amatör kulüpler de dahil, haftada üç gün en az 10 mülteci genci antrenmanda ağırlama ve yatılı yer verme zorunluluğu getirdiler.
- Yükü en çok Belçika’nın önde gelen 8 futbol kulübü çekti. Kulüpler, yetenekli göçmen gençlerin her türlü ihtiyacını karşıladı, onları takımla antrenmanlara çıkardı, fiziksel ve ruhsal gelişimini sağladı. UEFA ve FiFA da bu programı madden destekledi.
- Kulüplerde ağırlandıkları sürece mülteci gençlere geceleri Fransızca dersleri verilmesi zorunlu tutuldu. Eğitim projesinin mali yükü ise AB Komisyonunca fonlandı.
- Birinci Lig’teki 16 futbol takımının profesyonel oyuncuları, her yıl lise ve ortaokullardan seçilen yetenekli mülteci çocuklarla, okul kupasında biraraya getirildi. Turnuvayı Play For Change (PFC) adlı göçmen çocukları destekleyen yardım kuruluşu ile Belçika Futbol Federasyonu birlikte üstlendi. Takımların teknik heyetleri ve antrenörleri davet edildi.
- Her yıl Dünya Mülteciler Günü nedeniyle, Haziran ayında Antwerp’te turnuva yapılıyor. Mülteci gençlerden kurulu 40 takım kıyasıya dostluk mücadelesi veriyor. Turnuvanın sloganı “Herkes sahaya!”
Bu saydıklarım, üç aşağı beş yukarı İngiltere’de de böyle. “Neden İngiliz futbolu, yıllar sonra ilk kez bu kadar başarılı” diye soranlara “Şanstan daha fazlası var” diyebilirim. Şu anki İngiliz milli takımının yüzde 47.8’i göçmen çoçukları. Bu istatistik bile kendi başına ülke tarihinin şu ana kadarki en etnik takımını
ifade ediyor.
Tüm Premier Lig takımları ve amatör kulüpler el ele vermiş. Arsenal başı çekiyor. Kızıl Haç da işin içinde... Suriyeli çocuklar, antrenmanlara davet edilerek, spora yönlendirilmeye çalışılıyor. Kulüp, kütüphanelerde göçmen çocukların İngilizce derslerini üstleniyor, özel karşılaşmalarla yoluyla topladığı paraları mültecilerin turnuvalarına aktarıyor.
Özetle Belçika, Fransa, İngiltere, bu şekilde hem ülke futbolunu üst seviyeye taşıyor; hem de göçmenlerin toplumda kabul görmelerini sağlıyor. Bir taşla
iki kuş...
Türkiye olarak biz de sokaktaki binlerce Suriyeli ya da Afrikalı’dan birer Altın Jenerasyon oluşturabiliriz. Bu, Türkiye’nin kendi göçmenleri ile kaynaşması için vesile olabilir.