“Küçük olaylar karşısında sabırlı olmazsan büyük planları gerçekleştiremezsin.”
Çin atasözü
Adı barışın simgesi ve hedefi olsa da Zeytin Dalı Harekatı Hibrid bir savaş.
Harekatın hibrid karakterini besleyen Afrin’in dağlık, ormanlık, engebeli coğrafyası ile mevsim koşullarının zorluklarına karşın TSK’nın çok iyi planlanmış operasyonları gerçek anlamda bir başarı öyküsü..
Cephedeki komutanların temel ve birbirinden ayrılmaz iki önceliği vardır. Kendilerine verilen hedefleri üzerlerinde zaman baskısı hissetmeden olabilen en kısa sürede ele geçirmek. Ve bu en kısa sürede olabilirse sıfır ya da en az zayiatla hedefe ulaşmak.
Çünkü verilen her şehitle komutanın kendi canından da bir parça kopar ve iç dünyalarında sürekli kanayan bir yara açılır.
Harekatın planlamasını yapanlarla cephedeki komutanlar bilirler ki harekatın uzaması ‘sürtünme katsayısını artırır”, sıcak temas çoğalarak belirledikleri çatışma şekli değişmeye, alanda elde ettikleri inisiyatif zayıflamaya başlar.
Bunu engellemenin yolu ise ‘acele etmeden’ ve üzerlerinde zaman baskısı hissetmeden ‘hızlı hareket etmekten’ geçer. Dünyanın her ülkesinde orduları savaşa giren toplumlar ‘erken ve kesin bir zafer beklentisi’ içindedirler. Bu beklentinin cephedeki birlikler ve komuta heyeti üzerinde psikolojik bir baskı yaratmaması dikkat edilmesi gereken en önemli etkenlerden birisi olarak ortaya çıkar. Bu nedenle harekatın kaçıncı gününe ulaşıldığının öncelenmesi ve anons edilmesi yerine hangi hedeflere ulaşıldığının ön plana çıkarılması, olası bir zaman baskısını engelleme ve kamuoyu desteğinin sürekliliği adına ön bir koşuldur.
Çok başarılı bir harekatın planlanan zaman dilimi içinde hedeflerine ulaştığı ve ‘beka sorunu’ olarak adlandırılan bir tehdidin yok edilme aşamasında çatışma alanında canlarını ortaya koyarak mücadele edenlere siyaset dilini yumuşatarak, birliktelik içinde ödemekle yükümlü olduğumuz bir moral borcumuz bulunduğu da unutulmamalıdır.
Türkiye’nin varlık, birlik ve dirliğinin şehitler verilerek korunmasına çalışıldığı şu çok özel günlerde ‘eteklerimizdeki taşlarla görüş ayrılıklarımızı’ bir süreliğine olsun unutarak, amaçlarına ulaşma umudu ile bizleri seyredenlere bir kez daha ‘Milli Mücadele Ruhu’ ile yanıt vermek bu kadar mı zor?