“Başarı istenmediği yere gelmez...”
Arnold Palmer
2 Eylül günlü yazımızda yer verdiğimiz “Eylül ayında Fırat’ın Doğusu ile ilgili Türkiye’nin yanı sıra Rusya ve İran’ın da dahil olduğu açıklamaların yoğunluğu, önümüzdeki süreçte ABD’nin bölgedeki varlığı ve PYD’ye Suriye’nin geleceğinde biçtiği role ilişkin tartışmaların tırmanma eğilimine gireceğini gösteriyor.” görüşümüz Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un açıklamaları ile beklenenden daha çabuk doğrulanmış bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 Ekimde Isparta’da, uzman erbaş komando temel kursiyerleri bröve takma töreninde yaptığı konuşmada; “İnşallah, çok yakında bugün burada brövelerini takan komandolarımızın da desteğiyle Fırat’ın doğusundaki terör yuvalarını da darmadağın edeceğiz.” sözleri ile zamanı daraltarak çok anlamlı bir mekanda hedef gösterirken RF Dışişleri Bakanı Lavrov’da hedefin kapsamını genişletmiş görünüyor.
Lavrov Paris Match, Le Figaro ve RT France televizyonuna yaptığı açıklamalarda; “Fırat’ın doğusunda, kesinlikle kabul edilemeyecek şeylerin olup bittiği muazzam büyüklükte topraklar var. ABD bu topraklarda, Suriyeli müttefikleri, başta Kürtler olmak üzere bir sözde devlet kurmak amacıyla çalışıyor.” sözleri ile gecikerek olsa da ABD-PYD işbirliğinin amaç ve adını en sonunda koymuş bulunuyor.
Her iki açıklamanın zamanlamasındaki örtüşme, yaşanan başka gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde yakın gelecekte Fırat’ın doğusunun hareketleneceği sinyallerini veriyor.
Bu gelişmelerden birincisi Esad rejimi ile PYD arasında özerklik ve petrol/doğalgaz yataklarının ortak işletilmesi konusunda bir süredir yürütülen gizli görüşmeler, ikincisi ise Rahip Brunson’un tahliyesi sonrası oluşan görece olumlu atmosferin ABD’nin olası bir harekata vereceği tepkiyi sınırlaması ile Münbiç’te, Türkiye-ABD ortak devriye eğitim faaliyetlerinin planlanandan çok sonra dahi olsa başlaması...
ABD’nin Tişrin/Tabka barajları ve bölgede elektrik üreten üç enerji santralinin bulunduğu ayrıca son dönemlerde Hamam dağı yakınlarında haberleşme merkezi görüntüsü altında devreye aldığı dinleme istasyonu ile giderek yerleştiği ve YPG’ye desteğini sürdürdüğü Münbiç’teki pozisyonunu değiştirmeyeceği düşünüldüğünde Türkiye’nin önündeki opsiyon, uluslararası hukuk bağlamında kimsenin itiraz edemeyeceği, Süleyman Şah Türbesini geçici olarak getirildiği Türkiye sınırına mücavir Eşme köyünden eski yeri olan sınırımıza 37 kilometre uzaklıkta Münbiç-Karakozan köyünde Türk topraklarına taşımaktır.
Bir toprak kazanımından çok anlaşmalarla Türk toprağı olan bir yerin korunması amaçlı harekata, başta bu anlaşmanın tarafı olan Suriye olmak üzere üçüncü ülkelerin uluslararası hukuk açısından karşı çıkma hakkı bulunmadığı için Türkiye’nin önünde yasal bir engel görünmemektedir.
Süleyman Şah Türbesi, eski yerine taşındığında TSK unsurları Fırat’ın doğusunda da varlık göstererek zorunlu bir ikmal koridoru açılacağı için Münbiç batı ve doğusundan denetim altına alınarak YPG’nin buradaki hareket kabiliyeti, ABD’nin koruma ve desteğine karşın sınırlanabilecektir.
Gelişmeler, açıklamalar ve konjonktür şimdilik kaydı ile görüneni böyle söylüyor.