“Esas işimiz uzakta bulanık duranı değil, yakında berrak duranı görmektir.”
T.Carlyle
Bir süredir gündemimizi işgal eden rahip Brunson olayının perde arkasındaki bulanıklık, sınırlarımıza bitişik bir alanda, Suriye’de yaşanan ve giderek berraklaşan bazı gelişmelerin önüne geçmiş gibi görünüyor.
Suriye ordusunun muhaliflerden büyük ölçüde arındırdığı Deraa ve Kuneytra’dan sonra yöneleceği söylenen İdlib’in güneyinde yığınak yapmaya başladığına ilişkin haberler Türkiye tarafından en üst düzeyde mercek altına alınmış durumda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mevkidaşı Putin’e, Suriye’nin İdlib’de tek yönlü harekete geçmesinin Astana sürecine vereceği zararlar ve olası bir harekatın sakıncalarını açıklıkla anlattığının basına yansıdığı bir zaman diliminde Esad ve PYD arasında görüşmelerin hızlanmış olması bir ayrı dikkat çekici gelişme...
ABD ile 4 Haziran’da varılan anlaşmaya karşın YPG unsurlarının Münbiç kent merkezinde süregelen varlıkları, ABD ve Türk askeri unsurlarının bağımsız devriye faaliyetlerinin henüz ortak devriye aşamasına ulaşmamış ve bu konuda gerekli eğitimlere dahi başlanmamış oluşu dikkate alındığında, açıklanan “yol haritası” gecikmelere sahne olacak görünüyor. Geçtiğimiz haftalarda merkezi Irak’ta bulunan “Doğal Kararlılık Operasyonu” sözcüsü ABD’li Albay Sean Ryan’ın “Bana söylenen Türk askeri Münbiç merkeze girmeyecek, süreç koşullara bağlı olarak ilerleyecek, ortada bir takvim yok...” açıklaması henüz belleklerdeki yerini korurken ister istemez akla “ipe un mu seriliyor” sorusunu getiriyor.
PYD/YPG; ABD’nin ağırdan alması ile birlikte Esad’la yaptığı görüşme ve pazarlıkları hızlandırarak bazı konularda anlaşmaya varıldığını açıklar ve özerklik/federasyon hedefine daha da yaklaşırken rejim, PYD’nin taleplerini bir ölçüde karşılar görünüp İdlib konusunda elini rahatlatmayı ve Suriye’nin batısında nihai zaferini ilan etmeyi düşünüyor görünüyor.
Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Alexander Lavrentyev ise yaptığı açıklamada Suriye ordusunun İdlib’te tek yönlü bir harekata girişmesine karşı çıkarken Tahrir üş Şam çatısı altında bir araya gelen ağırlıkla El Nusra ve diğer cihatçı örgütlerin tasfiyesinde ılımlı muhalif gruplar ve ÖSO’ya gönderme yapıyor.
Rusya’nın İdlib’in güney batısında Cisr eş Şuğur’da üslenen ve mensuplarının tamamı eski Sovyet Cumhuriyetleri’nden gelen cihatçı ve El Nusra’dan daha radikal olan Türkistan İslam Partisi’nin varlığına son vermek istediği ve Tel Rifat’ta YPG varlığına sessiz kaldığı dikkate alındığında Suriye’de, İdlib merkezli gelişmeler Türkiye açısından giderek rahatsız edici bir kulvara kayıyor görünüyor.
Suriye’nin Halep, Deraa, Kuneytra ve rejimin eline geçen başkaca yerlerinden son bir güvenli liman ve kale olarak İdlib’e gelen/aktarılan on binlerce silahlı cihatçı ve aileleri ile birlikte nüfusu üç milyona dayanan bu kent ve kırsalı her an patlamaya hazır bir bomba gibi yanı başımızda duruyor.
İdlib’in, Türkiye’nin güvenliğini doğrudan ilgileyen iki ayrı özelliğini Salı yazımızda irdelemek üzere...