“Karşılaşılan zorluklar ne kadar büyükse, üstesinden gelmek o kadar gurur vericidir.”
Epiktetos
Suriye’de iki küresel güç, Rusya ve ABD arasında paylaşım savaşının giderek görünürlük kazandığı günümüzde bu ülkenin gelecek planlamalarını geniş ölçüde şekillendirecek iki önemli kırılma noktası bulunuyor. Her ikisi de Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren bu kritik noktaların birincisi kısaca Fırat’ın doğusu olarak tanımlanan ABD destekli PYD bölgesinin geleceği. İkincisi ise çağdaş cadı kazanı İdlib..
İdlib; Astana’da varılan mutabakat gereği çatışmasızlık sağlanmasının Türkiye, Rusya ve İran tarafından yüklenildiği, aralarında Tahrir el Şam çatısı altında birleşen onlarca silahlı radikal muhalif grubun yuvalandığı, aldığı göçlerle nüfusu iki milyonu aşan karışık ve karmaşık bir yer.
İdlib merkez ve çevresine bakıldığında bölgenin batısında Ahrar el Şam’a bağlı gruplar, doğusunda Feylak eş Şam (Şam kolordusu) ve Nurettin Zinki (Zengi) Tugayı, güneydoğusunda, Ma’arrat Numan’da El Nusra, Cisr eş Şuğur’da Türkistan İslam Partisi, Hama’nın kuzeybatısında Deaş’a bağlı grupların yuvalandığı ve cepler oluşturdukları görülmektedir. El Nusra ayrıca İdlib’in batısında Yayladağ ve Reyhanlı’ya bitişik bir bölgede de varlık göstermektedir.
El Nusra’nın Çeçenistan, Bosna ve Irak’ta savaşmış yabancıların da aralarında bulunduğu 20-30.000 aktif savaşçıya, Feylak eş Şam’ın aynı anda mobilize etme gücüne sahip olmasa da 20.000, Nurettin Zengi Tugayı’nın 3-5000, Türkistan İslam Partisi’nin 500/1000 savaşçıya sahip olduğu varsayılmaktadır... İdlib’in güneydoğusunda As Saan’da bir cepte sıkışmış görünen Deaş’ın ise 500 dolayında deneyimli savaşçısı olduğu ifade edilmektedir.
İdlib kent merkezi ve bazı kritik kavşak noktaları denetimi altında bulunduran, Cilvegözü ve Bab el Hava hudut kapısını kontrol eden El Nusra (Cephet’ül Nusra) 2014 sonrasında yaşadığı anlaşmazlıklar nedeniyle Deaş lideri Bağdadi’ye biat etmeyerek El Kaide’den de ayrılıp bağımsız bir örgüt haline gelmiştir. Yerel ve selefi bir örgüt olarak Şiiler ve rejime karşıdır. Yönetim kademesini Suriye ordusundan ayrılan Sünni subayların oluşturduğu Feylak eş Şam; İdlib, Hama ve Humus’lu muhaliflerin kurduğu, laik-sünni çizgiye sahip bir gruptur. Selefi gruplar ve Ahrar tarafından ABD yanlısı olarak nitelenen Feylak’ın Türkiye karşıtı bir tavrı gözlenmemiştir.
Rejime yakın gruplardan oluşan Nurettin Zengi Tugayı anımsanacağı üzere Eylül 2017’de çatışmasızlık gözlem istasyonlarının kurulması sürecinde Türkiye’ye destek vereceğini açıklamış ancak bu açıklama sözel plandan öteye geçmemişti.
El Nusra’dan daha radikal olan Türkistan İslam Partisi, savaşçı sayısının azlığına karşın en tehlikeli gruplar arasındadır. Kendilerini “Ceddi Mücahit” olarak adlandıran bu grup Bosna, Afganistan, Çeçenistan ve Irak’ta savaşmış deneyimli ve adanmış kadrolardan oluşmaktadır.
Suriye’deki hemen tüm aktörlerle çıkar ilişkisi içinde olan, tavır ve tutumları sürekli değişkenlik gösterebilen bu ve benzeri grupların kimlere ve hangi koşullar altında servis verebileceğinin bilinmezlik taşıdığı “cadı kazanına” dönüşen İdlib’e gelecek yazılarımızda devam etmek üzere...