“Nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, başlayamazsınız.”
General Patton
“Afrin’de teröristler teslim olmazsa orayı başlarına yıkacağız. Münbiç’te bize verilen sözler yerine getirilmezse kendi göbeğimizi keseceğiz. Bir haftaya kalmaz, ne yapacağımızı görecekler.”
Bu sözler AK Parti’nin Elazığ İl Kongresinde konuşan (13 Ocak) Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait.
Suriye ordusunun Rusya’nın hava desteği ile İdlib’e güneyden ilerleyerek İdlib-Şam karayolunun denetiminde stratejik bir öneme sahip Ebu Zuhur hava üssüne yöneldiği, Tartus ve Hmeymim üslerine havan topu ve drone saldırısı üzerine Rusya’nın tutumunu sertleştirdiği, Salur çayı yakınlarında muhalif gruplarla ABD unsurları arasında yaşanan çatışmanın yansımalarının devam ettiği, Afgan kökenli savaşçıların İran desteği altında İdlib yöresinde hareketlendiği ve Astana’da uzlaşıya varılan çatışmasızlık bölgelerinin çatışmalara sahne olduğu bir dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaman sınırlamasını kayda geçirerek yaptığı açıklama Türkiye’nin Suriye’de yeni bir faza geçeceğinin ön işaretleri kimliğinde.
Geçtiğimiz günlerde Rusya, İdlib’te yuvalanan, ana gövdesini El Nusra’nın oluşturduğu THŞ ve Fetih el Şam’ın varlığına son vereceklerini “imha edecekleri” sözleri ile açıklamış, eş zamanla Suriye ordusu güneyden İdlib’e doğru hareketlenmişti.
Rusya ve rejimin, Fırat’ın batısını tümüyle kontrol altına almak ve muhalif grupları etkisizleştirmeyi amaçladığı anlaşılan hareketlenmeye paralel olarak Amerika’da Fırat’ın doğusunu Irak’ın bitişik bölgeleri ile bir bütün halinde gelecek tasarımı için şekillendirmeye hız vermiş görünüyor.
Bu amaçla Rakka’nın ele geçirilmesinden sonra DEAŞ’a biat eden Arap aşiretlerini SDG bünyesine katarak donatan Amerikan güçleri, Menbiç kent merkezi ile Salur çayının geçiş noktası Ayn Dadat’ta konuşlu sabit ve geçici birlikleri, Ayn İsa ve Ayn el Arap’ta mevcut eğitim kampları ile bölgedeki varlığını güçlendirmeye ve PYD’ye ek olarak yeni müttefikler elde etmeye yönelmiş bulunuyor.
Suriye’nin, Rusya ve Amerika arasında güç ve denetim bölgeleri oluşturma bağlamında paylaşım hamlelerinin giderek hız kazandığı bir dönemde Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik kısa ve orta vadeli bir tehdidi etkisizleştirmek için harekete geçeceği sinyallerinin en yetkili ağızca verilmiş olması tüm taraflara son bir ikaz ve “köprüden önce son çıkış” olarak görülmeli.