“Kişi bir şeye kendini tamamen adadığında Tanrı da harekete geçer.”
Goethe
ABD Savunma Bakanı Mattis her ne kadar; “İdlib hali hazırda, karmaşık bir sorunun en karmaşık sorunlarından biri. Ben tüm sorunun çözülmediği konusunda eminim” dese de bu açıklama Washington’un Soçi zirvesinin kaybedenleri arasında yer aldığı gerçeğini değiştirmiyor.
Soçi’de, Rusya ve Türkiye arasında İdlib konusunda varılarak açıklanan 10 maddelik mutabakat, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarla dikkat çektiği yığınsal göç ve insani yıkımı engelleyerek yakın bir tehdit ve vicdani sorumluluğu bertaraf etmiş görünmekle birlikte sahadaki aktörler ve amaçlarının çeşitliliği iyimserlikte ihtiyat payını korumayı gerekli kılıyor.
İdlib’te konuşlu HTŞ ve türevi radikal örgütler başta olmak üzere tüm muhalif grupların envanterlerindeki ağır silahları 10 Ekime kadar teslim etmeleri ve 15 Ekim itibari ile rejim güçleri ve muhalifler arasında 15-20 km. derinliğinde silahsızlandırılmış bölge oluşturulması kararının uygulamaya konulması önünde var olan sıkıştırılmış zaman öncelikle Türkiye, sonrasında Rusya’ya büyük sorumluluklar yüklüyor.
Bu uygulamanın en kritik noktası HTŞ çatısı altında yer alan radikal gruplardan El Nusra ve Türkistan İslam Partisi’nin ağır silahlarını teslim ederek oluşturulacak koridorun dışına çıkmayı kabul edip etmeyeceklerinde düğümleniyor.
Cisr es Şuğur’un güneybatısında üslenen Uygur, Tacik, Çeçen, Özbeklerden oluşan ve kendilerini “Ceddi Mücahit” olarak adlandıran Türkistan İslam Partisi militanlarının öteden beri Rusya’nın hedefinde bulunduğu ve El Nusra’dan daha radikal oldukları düşünüldüğünde ilk güçlüğün burada, ikinci güçlüğün ise El Nusra’nın, Maarrat Numan ve Hatay sınırına bitişik bölgelerdeki ceplerinin tahliyesinde çıkması sürpriz bir gelişme sayılmamalıdır.
El Nusra’nın ağırlıkla İdlib kent merkezi ve çevresinde üslendiği, merkeze ulaşan yol ve kavşakları denetim altında bulundurduğu anımsandığında üçüncü güçlük Soçi anlaşmasında yer alan M 4 (Halep-Lazkiye) ve M 5 (Halep-Hama) otoyollarının yıl sonuna kadar güvenli bir şekilde ulaşıma açılmasında baş gösterebilecektir.
Ağır silah ve radikal gruplardan arındırılmış bölgelerin hangi alanları ve kaç kilometre derinliğinde kapsayacağı, ağır silahların kimlerce ve nasıl teslim alınacağı Türkiye ve Rusya Savunma Bakanlıklarının yapacakları görüşmelerle belirlenecek gibi görünse de, denetlenmesi gereken coğrafyanın büyüklüğü dikkate alındığında Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun da belirttiği üzere TSK’nın bölgede varlığının ciddi ölçüde artırılması gerekecektir.
Rusya’nın, oluşturulacak güvenli bölgenin dış cephesinde rejimin muhaliflere saldırısını önleme görevini üstlendiği anlaşmanın Türkiye’ye yüklediği sorumluluk ise muhatapları çok farklı, aralarında anlaşmazlık ve rekabet bulunan, kimi dış aktörlerin sponsorluk ve güdümündeki radikal muhaliflerin rejim ve Rus güçlerine saldırılarını engellemek olarak belirmektedir.
Soçi zirvesinin Rusya ile birlikte iki kazananından biri olan Türkiye’nin İdlib’teki yol haritası ile HTŞ ve kaybeden aktörlerin olası davranışlarını gelecek yazımızda irdelemek üzere..