“Cesaretli bir adam tek başına çoğunluktur.”
Andrew Jackson
“İnandırıcı olmak istiyorsanız bir şeyi sürekli tekrarlayın ve çeşitli kişilere tekrarlatın. Verilen mesajlara insanlar başlangıçta karşı çıksalar, doğruluğundan kuşkulansalar bile bir süre sonra söylenenlere sorgulamadan inanmaya başlarlar. Doğrularla yanlışların, görüşlerle gerçeklerin yer değiştirme süreci böyle başlar. Ve görüşler gerçeklerin önüne geçip gerçeğin kendisi olarak kabul edilmeye başlandığında onu ne kadar çabalarsanız çabalayın artık değiştiremezsiniz.”
Yukarıda özetle verdiğimiz kural, algı yönetiminin sıklıkla başvurulan ve başarılı sonuçlar alınan uygulamalarından yalnızca birisi..
Nereden aklımıza geldi derseniz Zeytin Dalı harekatının başlangıcından günümüze mikrofon ve kameraların karşısına geçen çeşitli kurumlara mensup tüm ABD’li sözcülerin açıklamalarında yer alan ortak bir nokta var. “Türkiye’nin YPG ile mücadelesi ve Afrin harekatı başta ABD olmak üzere koalisyon gücünün DEAŞ’la mücadelesini sekteye uğratıyor. Dikkati dağılan ve güçlerinin bir bölümünü Afrin’e kaydırmak zorunda kalan YPG, DEAŞ’la mücadelesini askıya alabilir ve bütünüyle yok edilemeyen DEAŞ yeniden canlanarak sahaya inebilir.”
Pentagon, ABD Dışişleri, Beyaz Saray, Centcom, Irak’taki ABD ve Koalisyon güçleri sözcülerinin hemen her açıklamalarında ısrarla üzerinde durdukları beyin yıkama, kalıcı hafızalarda yer edinmesini sağlama ve yönlendirme operasyonunun inandırıcılığını artırmak için son günlerde önce Fırat Kalkanı ile özgürleştirilen El Bab ve hemen sonrasında Cerablus’ta bombalı araçlarla düzenlenen saldırıları “algı yönetiminin tamamlayıcı/pekiştirici unsurları” olarak okumak yanlış bir değerlendirme olmamalı.
Dilerseniz buna ABD’nin Ankara Büyükelçiliğinin DEAŞ tarafından saldırıya uğrayacağına ilişkin Amerikan kaynaklı istihbaratları da ekleyebilir ve gerek ABD kamuoyu gerekse DEAŞ korkusunu üzerinden atamamış tüm ülkelere Irak, Suriye ve Türkiye üzerinden ne tür, üstelik çok yönlü bir mesaj verildiğini yorumlayabilirsiniz.
Centcom Komutanı General Vogel’in “DEAŞ’la mücadelesi nedeniyle tüm dünyanın minnettar olması gerektiğini” söylediği YPG’nin, Afrin Harekatı nedeniyle sahadan çekilmesinin nelere yol açabileceğinin şimdilik küçük ölçekli örnekleri sergilenerek Türkiye’nin suçlanmasına neden olacak bir yol haritasının taşlarının döşenmeye başladığı şu günler başka kritik konularla örtüşüyor.
Bu kritik konuları; TSK’ya karşı bir başarı elde etmesinin mümkün olmadığını çok iyi bilen YPG’nin özellikle Afrin kent merkezinde meskun mahal çatışmalarına geçildiğinde süreyi olabildiğince uzatarak zaman kazanmaya çalışması, sivil kayıplar oyununu sahnelemesi, rejim güçleri ve Şii milislerle TSK’yı karşı karşıya getirme arayışları olarak kayda geçirebiliriz.
Sahadaki tartışılmaz askeri başarımızın YPG’nin, ABD ve bir ölçüde İran destekli algı yönetimi ve propaganda çarklarına yenik düşmemesi için Türkiye’yi proaktif politika izlenmesi gereken ivedi bir süreç bekliyor.