“Hayat insanın cesareti oranında daralır ya da genişler.”
Anais Nin
ABD’nin dış politikası ve kriz yönetiminin emanet edildiği Pentagon öyle görünüyor ki Mike Pompeo’nun, makulü seslendiren Tillerson’un yerine Dışişleri Bakanlığına atanması ile birlikte aynı görüşleri paylaşan güçlü bir müttefik kazanmış bulunuyor.
ABD Savunma Bakanı Mattis, Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster, Beyaz Saray Genel Sekreteri Kelly’den sonra üst yönetimin dördüncü asker kökenli üyesi olan Pompeo, 9 Şubat 2018’de Trump tarafından CIA Başkanlığına getirilmişti. ABD’nin Mart sonu görevine başlayacak olan yeni Dışişleri Bakanını,15 Temmuz Darbe Girişiminin hemen ertesi günü, sonradan silmiş olsa da İran’la karşılaştırdığı Türkiye’yi “totaliter İslamcı diktatörlük” olarak niteleyen tweet’i ile tanımıştık.
West Point Askeri Akademisini sınıf birincisi olarak bitirdikten sonra hukuk öğrenimini tamamlayan Pompeo, 2010 yılında Kansas’tan Cumhuriyetçi Parti adayı olarak Temsilciler Meclisine girmişti. Cumhuriyetçi Parti içinde aşırı sağcı Çay Partisi Hareketinin mensubu olan Pompeo, ABD kamuoyu ve siyasi çevrelerde CIA’nin uyguladığı su işkencesini savunması ve kürtaj karşıtlığı ile tanınıyor.
İran’la P 5+1 ülkeleri arasında varılan nükleer anlaşmaya Trump gibi karşı olan Pompeo’nun göreve gelmesi ile birlikte ABD’nin dış ilişkilerine egemen olan askeri bakış açısının daha da güçlenmesi ve önümüzdeki süreçte İran’ın sıklıkla gündeme gelmesi sürpriz olmamalı.
Türkiye’nin, ABD unsurlarının Menbiç’ten çekilmesini talep etmemesine karşın Dışişleri ve Centcom sözcülerinin ısrarla Menbiç’ten çekilmeyecekleri açıklamalarını tekrarlayarak konuyu saptırmayı sürdürmeleri, Kıbrıs’ta ihtilaflı 10’cu parselde Rum tarafı adına sondaj yapacak Exxon firmasına ait geminin Akdeniz’e girerek bölgeye seyretmekte olduğu, (Rum tarafı ile varılan anlaşmaya Katar’ın da dahil olduğunu not edelim) Nisan ayında Zarraf davasında karar aşamasına geçileceği, ABD tarafından kimi Rus firmalarına uygulanması söz konusu yeni yaptırımların S-400 alımına olası etkilerinin neler olacağının İran’da yaşanması olası yeni krizlerle birlikte ufuk hattına düştüğü günümüzde, Türk-ABD ilişkilerini birden fazla kırılma noktasının beklediği görülmektedir.
Elindeki çekiç ile hemen her ülkeyi çivi gibi gören Pentagon’la, Trump’ın ABD’yi ticari bir işletme gibi yönetme anlayış ve uygulamasının her gün yeni bir maliyet yarattığı dünyamız ve bölgemizde tek geçerli yol daha da güçlü ve birlikteliğini pekiştirmiş bir Türkiye’ye sahip olmak...