“Cesurun bakışı korkağın kılıcından keskindir.”
Türk atasözü
Uzunca bir süre bizi yatağa bağlayan virütik bir enfeksiyon tüm enerjimizi tükettiği için TSK’nın Afrin’de kazandığı; askeri, psikolojik, lojistik, istihbari bütünleşik faaliyetler açısından harp literatüründe seçkin bir yer edineceğinde kuşku bulunmayan zaferi kutlama ve yorumlamada geciktik.
PKK/PYD’nin, terörizmle mücadele konusunda teorileri dünya genelinde kabul gören Profesör Boaz Ganor’un; “kıdemli ve öğrenen örgüt” nitelemesine karşın Afrin’de, kaybetmesi kaçınılmaz konvansiyonel bir çatışmayı göze almış olması geçmişten ders çıkarmadığının bir göstergesi olmalı..
Zaman içinde yaşananların arka planı açıklığa kavuşup PYD’ye kimler tarafından ne gibi güvenceler ve sözler verildiği ortaya çıktığında fotoğraf daha da netleşecek ve Afrin sahnesinde YPG’nin ön planda yer almasına karşın asal aktörler biliniyor olsa da aslında kimlerle “gölge boksu” yaptığımız ortaya çıkacaktır.
Tüm hedeflere ulaşılmadan bilinen nedenlerle sonlandırılan Fırat Kalkanı nasıl Afrin’i kaçınılmaz kıldı ise Zeytin Dalı Harekatı da; Tel Rifat, Menbiç ve Fırat’ın doğusunda Irak sınırına uzanan Türkiye’ye bitişik PYD/ABD egemenliğindeki bölgeyi de kalıcı sonuç açısından zorunlu hale getirmiş bulunuyor.
ABD’nin, Menbiç’ten başlayarak Irak sınırına uzanan bölgede kurduğu üslerle DEAŞ’la mücadele görüntüsü altında İran’ı Suriye’de sınırlamak, Lübnan üzerinden gerçekleştirmek istediği “Şii Hilali” projesinin gerçekleşmesini engellemek ve İran’a yönelik “çevreleme politikasına” (containment policy) hız vermek istediği bir dönemde gereğinde Tahran’a karşı “koç başı” olarak kullanacağı bu üslerden hele Pompeo, Bolton, Haspel üçlüsünün Dışişleri Bakanı, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı, CIA Başkanı olarak görevlendirildiği bir zaman diliminde vazgeçmesi herhalde beklenmemeli.
Afrin sonrası Tel Rifat ve Menbiç’in hedef olarak seslendirildiği ve İdlib’de hareketlenmelerin başladığı bir dönemde Türkiye’nin önüne çıkabilecek sorunların yalnızca ABD’nin karşı çıkması ile sınırlı kalmayacağının işaretlerinin alındığı bir dönemde dikkat edilmesi gereken birkaç nokta daha bulunuyor.
Bunlardan birincisi Afrin’deki Gözlem İstasyonlarından Zeytin Dalı harekatı öncesi çekilen iki yüz kadar Rus askerinin halen Tel Rifat’ta konuşlu oluşu. İkincisi ise bölgede mevcut İranlı milislerin varlığı.. İdlib’deki son derece karmaşık ve buradaki gözlem istasyonlarımız açısından tehlikeli durum ile İdlib merkez ve çevresinde konuşlu, sayıları 30.000 olarak varsayılan El Nusra, Deaş, Türkistan İslam Partisi ve diğer radikal grupların olası provokasyonlarını ise gelecek yazımızda ele alacağız.