“Kurtlarla arkadaş ol, yalnız elinden baltayı bırakma.”
Rus atasözü
Amerikalılar konuşmayı sürdürdükçe Suriye’de ne yapmak istediklerinin arka planı giderek gün yüzüne çıkıyor.
Centcom Komutanı J. Votel son açıklamasında (1 Şubat) çıtayı daha da yükseltip “küresel toplumun DEAŞ’la mücadelesi nedeniyle YPG’ye minnettar olması” gerektiğini söyleyerek PYD’nin propagandasına büyük bir katkı sağlarken bir yardım da Irak’taki en üst ABD’li komutan General P. Funk’tan geldi. Afrin harekatına gönderme yapan Funk, “Deaş’la mücadelesinde partnerlerinin -yani YPG- dikkatlerinin dağılmasını istemediğini” açıkladı. Pentagon sözcüsü ise PYD’ye verilen ağır silahların DEAŞ’la mücadele sonlandığında toplanacağını söyleyerek aslında ucu açık bu söylemin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini satır arasında kayda geçirdi.
Öyle görülüyor ki Amerika, YPG ve bölgede kurduğu 13 üs üzerinden denetim altına aldığı Suriye’nin doğusunu, Irak’ın Suriye sınırına bitişik güneybatısı ile birlikte Rusya’nın yerleşikliği ve İran’a karşı kalıcı bir üsse dönüştürmek, Suriye’de federal bir yapıyı zorlayarak partner! olarak tanımladığı PYD’yi, İsrail’in güvenliği açısından bir sigorta olarak kullanmak istemektedir.
Suriye’nin doğusunun gerek Rumeylan’da mevcut sınırlı petrol rezervleri, gerek üzerinde hiç konuşulmuyor olsa da su kaynakları (Fırat-Asi) ve Katar doğalgazının Suriye üzerinden Akdeniz’e ulaştırılması olası projeleri nedeniyle kilit öneme sahip olduğu düşünüldüğünde bu bölgeyi elinde bulunduran güç Suriye’nin gelecek planlamasında doğaldır ki söz sahibi olacaktır.
Trump’ın İran karşıtı söylem ve yaptırımları ile ABD Ulusal Güvenlik Stratejisinde Tahran’ın yayılmacı politikasından duyulan rahatsızlık ve terörizme verdiği destekten sert bir dille söz edilmesi bütün bu faktörlerle bir arada değerlendirildiğinde ABD’nin Suriye politikası şekillenmekte ve Türkiye ile arasındaki makas giderek açılmaktadır.
Türkiye’nin Afrin’de askeri açıdan hedeflerine ulaşmak üzere olduğu şu dönemde aralarındaki çıkar ilişkisi Suriye özelinde sonlanan ABD dışında düşünmesi gereken konu başlıkları Esad-PYD, ABD-PYD ve İsrail-İran-Hizbullah-Suriye ilişkilerinin geleceği, İdlib’te üslenen THŞ-El Nusra’nın nasıl tasfiye edileceği, DEAŞ’ın olası transformasyonu olarak öne çıkmaktadır.
Suriye ordusunun güneyden iki koldan İdlib ve demiryolu istikametinde Halep’e doğru hareketlendiği, Cisr el Sugur ve Sugur köprüsünü aşmaları halinde İdlib yolunda önlerinde bir engel kalmayacağı düşünüldüğünde karmaşık ve daha da hareketli günler yeni başlayacak gibi görünüyor.
Kurtlarla arkadaşlık Amerika’nın tercihi olabilir yeter ki Türkiye elindeki baltayı bırakmasın...