“Herkesle dost olan, kimsenin dostu olmaz.”
Alman atasözü
Geçtiğimiz hafta Fransa Devlet Başkanı Macron, Elysee Sarayı’nda; ilginç, ilginç olduğu kadar uluslararası yerleşik kurallar açısından garip olan SDG’li konuklarını ağırladı.
Suriye’nin günümüzde yaşanan etnik, dinsel ve mezhepsel bölünmüşlüğünün temellerini bu ülkenin Fransa’nın mandası olduğu yıllarda; Lazkiye’de Alevi, Cebel-i Druz’da Dürzi, Şam ve Halep’te devletler kurarak “böl ve yönet - dividium et imperium” kuralı uyarınca atan Elysee’nin (Bk.nız Suriye’de Fransız Emperyalizmi-Ö.Osman Umar, Fırat Üniversitesi Yayını) bu kabulü ve Türkiye ile SDG arasında arabuluculuk önerisi oldukça gecikmiş rol kapma arayışının talihsiz bir yansıması olmalı.
Fransa’nın öteden beri duçar olduğu “üstünlük kompleksinin” yeni bir semptomu olarak ortaya çıkan bu öneri Türkiye’den; Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve Dışişleri Bakanlığı tarafından gerekli cevabı almış olsa da Macron ve belli ki gündemi izleme konusunda son derece ilgisiz ve dikkatsiz danışmanlarına 2017 Temmuz ayında ABD Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas’ın bir açıklamasını hatırlatmak istedik.
ABD Düşünce Kuruluşlarından Aspen Enstitüsünün Colorado’da gerçekleştirilen “Yıllık Güvenlik Toplantısı”nda konuşan General Thomas, SDG’nin gerçek kimliği ile ilgili şunları söylemişti:
“Onlar kendilerine resmi olarak YPG diyorlardı ki Türkler bunun PKK ile aynı olduğunu söylüyorlardı. Biz de bunun üzerine onlara isimlerini değiştirmeleri gerektiğini söyledik…Bir gün sonra adlarının ‘Suriye Demokratik Güçleri-SDG’ olduğunu ilan ettiler. Adlarının ortasına ‘demokratik’ ifadesini koymalarının zekice bir hamle olduğunu düşündüm. Bu, onlara bir miktar itibar sağladı… Bu yüzden onları askerileştirdik ve bu bizim iyi bir ortağımız olmaları için onlara gereken meşruiyeti sağladı...” (22.07.2017)
General Thomas’ın bu açıklamayı yaparken “demokratik” sözcüğünü telaffuz ettiğinde alaycı bir şekilde gülümsediğine de yer vermeyi ihmal etmeyelim.
Buraya bir nokta koyarak Macron’un açıklamasının SDG’nin geçtiğimiz haftalarda Haseke’de gerçekleştirilen kongre sonrası SGP (Suriye’nin Geleceği) adlı bir parti kurduğunu ilan etmesinin hemen ardından gelmiş olmasına yer verelim ve ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert’in sözlerini anımsayalım.
Nauert’e göre SGP, “bölgenin çok etnikli yapısını ve bölgede yaşayan insanları temsil etmekte olup Suriye’nin geleceğinde olumlu ve önemli bir rol oynayacaktır.”
Rastlantı teorisi ile açıklanması mümkün olmayan bu bağlantı ve gelişmelere SDG’nin kuruluşuna kaynaklık eden Haseke yöresinde ABD’nin Tal Tamir üssü ile daha kuzeyde Cebel-Al Miştanur’da Fransa Özel Kuvvetlerine mensup askerlerin bulunduğunu da ekleyebilir, Fransa’nın; Napolyon döneminden bu yana dinmeyen hayalperestliği ve günümüz dünyasında gerçekleşme şansı bulunmayan naif emperyal iddialarının canlanmakta mı olduğu sorusuna yanıt ararken kaynak olarak yakın tarihe bakabilirsiniz...