Paskalya çöreği ne kadar Türk ise baklava o kadar Yunandır

Yemek çeşitlerini belli milletlere mal etmek gibi bir eğilim her ülkede var. Ama baklava gibi bir kültür varlığımıza "Biz en iyisini yaparız" gibi laflarla sahip çıkmaya çalışmak, çocukça ve biraz da ayıp olur

Haberin Devamı

Yunanlıların "Baklava bizimdir" demeleri hiç hoşa gitmedi. Sen gel, yiyenin aklını kaçırtan bir tatlı yap, başkaları "biz icat ettik" desinler. Buna en azından kaş kaldırılır. Amerika'daki "Turkla" adlı bir Türk web sitesine bakın 12 Mart'ta bir Türk ne yazmış: "Çok değerli San Diegolu baklavacı kardeşim. Buraya baklava sipariş ilanı vereceğine baklavanın tarihini anlatan ve orjinal bir Türk tatlısı olduğunu belirten yazı yazsaydın çok daha iyi olurdu... Tabii bu yazıyı aynı zamanda ingilizce olarak da yazarsan, baklavanın Yunan değil orjinal bir Türk tatlısı olduğunu bilirler. Zaten o zaman herkes seni arar, tebrik eder ve aynı zamanda siparişlerin de artar"

Her yemek çeşiti aslında bir kültür hikayesidir. Baklavaya bakarsak... Şaban 878'de(1473) Fatih'in mutfağında baklava pişirilmiştir; Ramazan, bayram ve yeniçerilerin ulufe günlerinde baklava için sarayın mutfak ekibine ilaveten ihtiyar kadınların yufka açtırma adeti vardır. "Baklava Alayı" Osmanlı tarihinde yer alan önemli bir törendir. Halka inelim... Gelin damadın evine elinde bir tepsi baklavayla gider. Bayramda ikram etmek için evlerde baklava açılır. Düğün gibi önemli günlerde baklava ikram edilir...

Saray ve halk arasında yerleşen böyle ritüelleriyle baklava, sayısız tatlı çeşitimize rağmen tatlılarımızın yıldızıdır. Ve her şeyden önemlisi sayısız börek ve hamur işlerimiz gibi baklavanın da olmazsa olmazı yufka, bozkırlardan şehirlere kadara taşıdığımız bozkır sabrıdır. Sevgisinin nadide bir üründür... Bu meleke ve ritüellere göre paskalya çöreği ne kadar Türk ise baklava da o kadar Yunandır.

Ben baklavanın Yunanistan'da bizdeki gibi toplumsal olarak kabul gördüğüne şahit olmadım. Ancak Türk ve Yunan mutfağını karşılaştırdığımız "Aynı Sofrada İki Ülke" adlı kitabımızda Mirsini Lambraki, Yunanistan'ın Gümülcine, Dedeağaç ve Eğriboz bölgelerinde bizdekine benzer baklava yapıldığını yazmıştı. Bildiğim kadarıyla bu bölgenin halkı Türk kökenli... Romalı asker ve tarımcı Cato'nun bir tarifinin de benim baklava tarifi ile tıpatıp aynı olduğunu söylemiş, Lambraki. Yıl milâttan önce 200... Eğer zaman tünelinde baklava bu yolculuğu yapabildiyse ne âlâ ama bir imparatorluğun sembolik önem taşıyan bir
tatlısının özendirici olması daha akla yakın... Nitekim Osmanlı'nın yayıldığı bütün topraklarda baklava yapılır. Hatta Halep'te büyük bir tatlı imalatçısı bana, "Baklavayı Türklerden öğrendik" demiş, diğer şerbetli tatlıların dükkanlarında her zaman bulundurulmasına rağmen baklavanın siparişle yapıldığını da eklemişti.

Yemek çeşitlerini belli milletlere mâl etmek gibi bir eğilim bugün her ülkede var. Böyle bir kültür varlığımıza "Biz en iyisini yaparız" gibi laflarla sahip çıkmaya çalışmak çocukça ve biraz da ayıp olur... Ayrıca baklava gibi yoğurdumuza, bulgurumuza, imambayıldımıza, dolmamıza sahip çıkmak milliyetçilik şeklinde değil entelektüel bir yaklaşımla olmalı. Aynen Amerika'daki Türk arkadaşın tavsiyesi gibi.

Çay notu:
Geçen hafta çay demlemenin püf noktalarını anlatırken çay demlerken miktarını abarttığım yönünde tepkiler aldım. Ama Karadenizliler tarifi "çok karar" bilmişler! O yazının başında da belirttiğim gibi çay herkese başka bir lezzet anımsatır.

Önerim kendi formüllerinden memnun olanlara değil olmayanlaraydı zaten.

DİĞER YENİ YAZILAR