Kiev’de bir düğün yaşamak ayrıcalık. Yaşamak diyorum çünkü Ukrayna düğünleri öğlen başlayıp gece yarısı bitiyor, o da uykusu gelenler için... İstanbul gibi büyük kentlerde, böyle düğünler bir hayal. Heyhat, nerede eski düğünlerin kuzu etli pilavları, yaprak sarmaları, etli bamyalı yahnileri, tepsi tepsi börekleri ve daha neler neler... Altın rengi zerde ve helva ile tatlılar da çeşit çeşit... Neşe içinde tuhaf bir hüzün yaşıyorum. Nerede o davullu, zurnalı, babanın beline bağladığı kırmızı kuşakla atın üzerinde salınan gelinler. Oysa Kiev’de bir milletin kendisinin ait olduğu kültürü yeri geldiğinde onurla, coşkuyla sergilemesini yaşamasını gıptayla seyrettim. Bu masalsı tamaaşa içimi cız ettirse de keyif almama engel olmadı.
Ukraynalı gelinimiz Alla Fedenova ve Özgür Güner’in düğünlerinden önce gerçekleşen ve iki gün süren eğlenceleri saymazsak eğer sabah gelin almaya gidildi. Damada kız evinin zorluk çıkartılmasıyla düğün başladı. Bu intim tiyatrodan sonra gidilen evlenme dairesinde akerdeonlarla, davullarla karşılanıyoruz. Müzisyenlerin hepsi geleneksel giysili. Üzeri hamurdan yapılmış süslerle bezeli somun ekmeği taşıyan gelinin babasına herkes yol açıyor. Zira olayın sözcüsü ve özü, karavay denilen bu ekmek. O yoksa evlilik de yok... Evlenme müracaatı ile birlikte karavay siparişi de verilmiş oluyor evlendirme dairesine. Karavay, iyilik, sağlık ve mutluluğun birlikte yoğrulmuş, müşterek hayatın lezzetle sembolleştirilmesi anlamında. Devasa somun dolayısıyla nereye gidilirse, kah damadın kah gelinin babalarının elleri üzerinde taşınıyor...
Hakimiyeti karavaydan en büyük parçayı koparan sağlıyor
Sadece bir hanımın şahitsiz olarak yürüttüğü evlilik töreninde konuklar şampanya ve çikolatalarla ağırlanıyor. Bu öğle tadımlığından sonra limuzinlerle ver elini çayır çimenlik, bu kültürün ünlü yazlık mekanı Datça benzeri düğün mekanına... Limuzin sefasına şampanya ve biberli-ballı votka (varenukha deniyor) ikramı dahil. Düğün çimenlik üzerindeki konukları bekleyen içki ve kanepelerle devam ediyor.
Düğün mekanına girerken nihayet Alişka ile Özgür, karavaydan aynı anda koparıyorlar ve adetine uygun olarak tuza banarak yiyorlar. Osmanlı’nın “Tuz ekmek hakkı” kavramı aklıma geliyor. Bu kavram Osmanlılar’da sadakatin simgesi. Muhtemelen karavayın hamurunda bu da var... Tuz ise acıyı ilk günden tadıp sonra acı yaşamamaları için. Gelin ile damattan hangisi büyük parça koparırsa evde o hakimiyet sürecek gibi bir durum da var ortada. Neyse ki bu karavay zaten eşit parçalı yapılmış... Artık bizler de tadabiliyoruz karavaydan. Çünkü üç katlı yapılması adet olan ekmeğin birinci katı gelin ile damat, ikinci katı ise konuklar için. En alt katın içinde ise müzisyenler için para konmuş olması lazım... Bizde müzisyenlere para takılması misali...
Sadece tuzda salamura edilmiş biber ve salatalık turşusu nefis
Düğün mekanındaki şık masaların önceden mezelerle donatıldığını görüyorum. Tanıdık bir şey var mı derken patlıcan sarmalarını görüyorum. Enfes! Kızartılıp peynire sarılmış patlıcan dilimlerinin domates sosu belli belirsiz. Pancar turşusu sarımsak yerine soğanlı yapılmış. Soğan pancarın rengini almış. Ama sadece tuzda salamura edilmiş biber ve salatalalık turşusu enfes ötesi. (Alişka anneannesinden tarifini alacak.) Bana ilginç gelen meze ise beyaz, kibrit kutusu iriliğinde ve ince kesilmiş çeşit oldu. Meğerse bu dilimler domuz yağı imiş. Salo (beyaz dilimlerin adı bu) damağımda yumuşacık ve latif. Ama önyargı galip geliyor... Bir ikincisine elim gitmiyor. Siz yemedim bilin, meğerse kahverengi ekmek üzerinde salonun gizlenmişini yutmuşum. Kıyma edilen domuz yağı dövülmüş sarımsak ile karıştırılıp ekmek üzeri yapılmış. Sarımsağın kerameti mi ne, leziz olmuş...
Düğünde yok yok olsun denmiş. Onca mezeden sonra tabaklara yığılı ekşi elmalı ördek geliyor. Kaz ya da ördek Ukrayna düğünlerinin tipik yemeğiymiş. Arkasından sunulan tavuk, somon ve dana şişten ancak yiyecek hali kalanlar tadıyor. Alkollü içki içemeyenler içinse mutlaka bizim şerbet benzeri uzvar mevcut. Bu kuru meyvelerin pişirilmesiyle elde edilen hoşaf suyu benzeri ama mutlaka taze böğürtlen de konuyor içine. Masalara sürahilerle konmuş. Ama ballı-biberli vokta ile şampanya daha revaçta... Her vesile ile “Şerefe” ya da Ukraynaca da dendiği gibi “Budmo“ (Bu sözcük de şerefe demek)... Gece yarısı olmadan anneler kendilerini çevreleyen konukların ortasında ellerindeki mum ile çiftin elindeki mumu ateşliyorlar. Böylelikle yaşam ateşi kendine bir yuva daha buluyor. Daha nice ateşlerin yakılacağı sıcak bir yuva...
Kiev düğününde ekmek ve tuz
Kiev’de bir düğün yaşamak ayrıcalık...
Haberin Devamı